Özge Özkan

TÜRK MÜZİĞİNE BİR BAKIŞ

Özge Özkan

İlk Türk kadın ses sanatçılarından olan Seyyan Hanım’ ı, Çalıkuşu dizisinde seslendirilen  “Hasret” adlı şarkı ile keşfettim. Şarkıyı çok beğendim ve tekrar tekrar dinlemek istedim. Sonra internette araştırmaya başladım. Şarkıyı dizide seslendiren sanatçı Aliye Mutlu idi ve ben internet sayfalarında araştırmama devam ederken, gözüme asil duruşlu bir kadının fotoğrafı ilişti. Tıkladım hemen. Seyyan Hanım’ ın müthiş sesiyle karşılaştım. Böylece Cumhuriyet yıllarındaki Türk müziğiyle tanışma fırsatı buldum. Daha önce bu hazdan mahrum kaldığım için üzüldüğümü hissettim ve diğer seslendirdiği şarkıları da buldum, dinledim. Kendi kendime  “Yorumlayış güzel, müzik güzel tamam ama; her satır söz böylesine ruha dokunabilir mi? Her satır bu kadar derin anlamlı olabilir mi?” dedim. Aslında bu başarının nedeni gayet açıktı. Bu nadide eserlerin emektarları, yeteneklerinin farkında oldukları için müzik sektöründe bulunuyorlardı. Ama ne yazık ki bunca emek ve yetenek, o dönem şarkılarının halk arasında kabul görmesini ve yayılmasını sağlayamadı. Neden sağlayamadı? Çünkü bu şarkılar klasik batı müziği etkisi altındaydı ve halk aşina değildi. Savaştan yeni çıkan bir halk, her alanda toparlanmaya çalışırken müzik biraz daha geri planda kalıyordu. Aynı zamanda klasik batı müziği, danslarıyla da bir bütündü. Mesela Tango... Halktan daha çok zengin kesime hitap ediyordu. Bunların yanı sıra radyo ve televizyon gibi araçlar halk içinde pek olmadığı için; insanlar bu şarkılarla tanışma fırsatını da yakalayamıyorlardı.

Oysaki döneminde pek bilinmese bile, hatta günümüzdeki insanların da birçoğu o şarkılardan habersiz olsa bile, haberdar olan birçok kişinin vazgeçemediğini biliyorum. O eşsiz şarkılardan biri de ilk Türk tango şarkısı olan “Mazi Kalbimde Bir Yaradır” adlı parça. Bu şarkıyı 1929 yılında Necip Celal besteledi ve ilk defa Seyyan Hanım seslendirdi. Her ne kadar Seyyan Hanım’ dan sonra Mahmure Handan Hanım, Sema Moritz gibi isimler seslendirseler de, Seyyan Hanım’ ın yeri bir başkadır bende. Seyyan Hanım, müzik alanında başarılıydı, evet. Ama başarısına başarı katan bir şey daha vardı: Alçakgönüllüydü. “Ben aslında ilk değilim ama ilklerdenim. Benden önce, Fikriye Hanım ve Afife Hanım vardı.” demişti bir konuşmasında. Bu sözüne bakarak da onun karakteri hakkında fikir edinmek mümkün.

Seyyan Hanım 1913 yılında İstanbul’ da doğdu. Yeteneğini fark etmişti. İstanbul Konservatuarı’ nda eğitimini tamamladı. Başarılı bir öğrenciydi. Öğrencilik yıllarında özgün Türk müziğinden ve yabancı dillerden de şarkılar söyledi.
Teğmen Sait Oskay ile evlenerek Oskay soyadını aldıktan sonra, eşinin görevi dolayısıyla Anadolu'nun birçok farklı ilinde yaşayan Seyyan Hanım, bu dönemde ancak uzun ve yorucu seyahatlerden sonra İstanbul'a gelerek ses ve müzik çalışmalarını devam ettirebildi.
Seyyan Hanım,  ailesini daha çok önemsedi. En son Odeon firması içinde birkaç plak yapıp, piyasadan tamamen çekildi. Taş plakların gizli bir yıldızı olarak kaldı. Ve en son ölümünden birkaç sene önce bir radyo programına katıldı.16 Mayıs 1989’ da vefat etti.

Cumhuriyet dönemine damgasını vuran sanatçılardan olan Seyyan Hanım ve dönemin diğer isimleri, daha çok tango şarkıları ile ön plana çıktılar. Keşke bu tarzda daha da gelişebilseydi Türk müziği. Ancak 1930’ lu yıllardan geriye kalan belki bir, belki de iki elin parmakları kadar sanatçının adı ve seslendirdikleri şarkıları oldu.

1940’ lı yıllara baktığımızda ise Türkiye’ de ilk kez arabesk müzik çıkarıldı. Öncüsü Haydar Tatlıyay idi. Ancak 1938 yılında Arapça şarkılar yasaklanmıştı. Dolayısıyla bu müzik o yıllarda benimsenemedi.
Aslında Arabesk müzik için Arapça şarkı diyemeyiz. Arabesk müzik, Arap ezgi ve usullerinin Türk sanat ve Türk halk müziğinde yer edinmesi durumudur. Her ne kadar 1940’ lı yıllarda ortaya çıksa da, halk tarafından benimsenmesi 1960’ lı yılları buldu. Çünkü toplumdaki kırsal kesiminin kullandığı dil iyi kullanıldı. Tasavvufa dayalı bir literatür de oluşturuldu ve Arapça şarkı yasağı zamanla önemini yitirdi.
Aynı zamanda televizyon insanların hayatına daha çok girdi. Türk sineması gelişti. Müzik piyasasına giren isimler de arttı ve halk Arabesk müzik ile daha sık karşılaşmaya başladı.

1980’ li 90’ lı yıllara geldiğimizde ise her ne kadar pop müzik ön plana çıkmaya başlasa da; bence dönemin en önemli isimlerden biri Sema Moritz’ dir. Söylediği şarkıları jazz A la turca olarak yorumladı kendisi. Seyyan Hanım’ ın da söylediği şarkıların bazılarına kendi yorumunu kattı. Sema Moritz’ in yorumları da pek hoş oldu. Ancak asıl önemli nokta, onun sayesinde 1930’ lu yılların o güzel şarkıları uzun senelerden sonra tekrar gün yüzüne çıktı.

Günümüze baktığımızda ise gelip geçici bir sürü şarkı ve sanatçı diyemediğim, adlarını dahi bilmediğim isimler var. İnsanlar bu gürültü kirliliğinden çıkıp, Türk müziğinin geçmişine doğru gidemiyorlar. Özellikle 1960’lı 70’ li yılların şarkılarında takılıp kalıyorlar. Çünkü o dönemlerdeki sanatçılarının birçoğu hala yaşıyor. Bu yüzden şarkıları da, kolaylıkla gündeme gelebiliyor. Ve 70’ li yıllar günümüz yetişkinlerinin gençlik yıllarına denk geldiği için o dönem şarkıları anıların eşliğinde seve seve yâd ediliyor.

 


Seyyan Hanım’ ın Seslendirdiği Şarkılardan Seçmece

Mazi Kalbimde Bir Yaradır
Hasret
Siyah Gözlere
Gönlüm Sensiz Olmaz
Bir Martı Gibi
Aşk Mevsimi
Çok Uzaklarda Biri Var


Sema Moritz’ in Seslendirdiği Şarkılardan Seçmece

Mazi Kalbimde Bir Yaradır
Hasret
Kırık Gönül
Hayat Gülerken Ağlatır

Ela Gözlerin
Kaçsam Bırakıp
Dağ Çilekleri
Tahirle Zühre Meselesi

                                                                                                               Özge ÖZKAN
                                                                                                          Trakya Üniversitesi
                                                                                                    Okul Öncesi Öğretmenliği

Yazarın Diğer Yazıları