İÇİMİZDEKİ ÇOCUK
İçimizdeki çocuğu yaşatmaktan bahsediyoruz zaman zaman, sahi nerde bu çocuk, ölümünden haberimiz olmadı mı ya da kalbimizin karanlık zindanlarında dizlerini karnına çekip minik parmaklarıyla kapadığı yüzünün bir aralığından izlemekte mi olan biteni korkulu gözlerle, elma dersem çıkar mı acaba, o şans çoktan yitip gitti mi yoksa?
Çocuk deyince ne geliyor aklınıza? Masumiyet bence , sonra karşılık beklemeden sevmek, cesaret, merhamet, doğruluk mesela... Sayısız güzel hasletin her biri hayat buluyor bir çocuğun tertemiz dimağında.. Yalan yok onun lugatında kin yok nefret yok.. Dönüp bir de kendimize bakalım şimdi hırslarımıza, kimi zaman beyaz kimi zaman pembe diye kendimizi kandırdığımız ve rengi ne olursa olsun kalbimizi simsiyah yapan yalanlarımıza, nefret ettiğimiz onca insana, söylesenize kim inanır bir zamanlar çocuk olduğumuza... Ne çok ihtiyacımız varmış sahi içimizdeki çocuğa, masum kalmaya ne çok ihtiyacımız varmış.. Öyleyse nasıl yaşatacağız içimizdeki çocuğu, bi ışık tutacağız önce kalbimizin derinliklerine, bir tevbe ile arındıracağız ruhumuzu, sonra yeniden çocuk olmayı öğreneceğiz sevmeyi öğreneceğiz önce nefret etmek yerine, cesur olacağız hakkı savunmaksa mesele, dürüst olacağız üzülecek olsak bile.. Büyüyen bir zihin ve bedende çocuk kalabilmeyi başarabilirsek, yaşatmayı başarabilirsek içimizdeki çocuğu çocuklar ölmez belki de Arakan da, Suriye'de, Afrika'da ,Filistin'de...