Normalleşme sürecine girdiğimiz zamanlarda sokaklarımız dolup taşıyor. Ülkenin tamamının gözü İstanbul metropolünde, orada da virüse karşı vatandaşlarımızın ne kadar güzel önlem aldığını görüyoruz. Caddelerde trafikler, sokaklarda tabiri caizse insan seli. Doğduğum semt Eminönü’nde yaşananların Taksim’de olanlardan bir farkı yoktu.
Anlayışla karşılanamayacak bazı durumlar vardır. İş için çıkanlar, ilaç için çıkanlar gerçekten dışarı çıkmasa hayatı olumsuz etkilenecek insanlara bir sözüm elbette lakin gördüklerim beni gerçekten üzüyor. Edirne’nin kalbi sayılan Saraçlar Caddesi’ndeki Sevda Çeşmesi geçtiğimiz günlerde yeni bir proje yapılmak üzere yıkıldı. Virüs yayılımı azaltmaya başladı cümlesini duyan bütün insanlar sokaklara akın etti. Saraçlarda o yıkılan çeşmenin çevresinde oturan insanlar güneşin tadını çıkarıyordu belki de ama yarın daha karanlık bir güne uyanmak için 5 dakika fazla dışarıda durmaya değer mi?
Zamanımızı evde geçirip bir an önce tünelin sonundaki ışığa ulaşmak varken bizim kendimize olan bu umursamazlığımız neden? Sokaklar, caddeler doluyor, akşamları yürüyüşe çıkılıyor. Bizim için değerli olmayan şeyler şimdi mi değerli oldu? Biz normalde çimenlere basıp çöplerimizi oraya bırakıp arkamızı dönüp gitmedik mi? Şimdi oraya bu kadar değerli gözle bakmak için geç kalmadık mı? Kaç kişi çöpünü arabanın camından atmadı? Doğayı kendine göre biçimlendirmeye çalışanlara sözlerim, daha kaç yüzyıl geçmeli attığın plastiğin doğada kaybolması için? Daha kaç balığın, kaplumbağanın, kuşun midesinden attığımız çöpler çıkmalı bir şeylerin farkına varmamız için?
Karantina dönemi bizim için bir fırsat. Kendimize verdiğimiz zararı göremiyoruz belki ama onlara verdiklerimizi görebiliriz. Düşünmek için bir fırsat! Doğayı tekrar sevmek için bir fırsat! Her şey geç olmadan belki de bu son fırsat. Birisi size çöpü yere atma dediğinde elbette atmayız değil mi? Peki uzmanların virüs bitmedi sosyal mesafeyi koruyalım dediği sözleri nasıl kulak arkası edebiliyoruz? Sıkıldık belki, gerçekten özledik sokakları ama ya bugün evde kalacağız. Zamanı geldiğinde gökyüzünü seyredeceğiz. Ya da sokaklara çıkıp sonunda hastane tavanına gözlerimiz açacağız. Hayatımız tamamen seçimlerimizden ibaret, içimizden geleni seçiyoruz belki de zorunda oluyoruz. Ama bugünlerde seçimlerimiz belki de kurtuluşumuz. Kurtuluşumuz için yaşamayı seçin. Siz lütfen yaşamayı seçenlerden olun...