Zaman çok hızlı geçiyor…
Ve çoğu şey zamandan bile hızlı değişiyor…
Planlar yapıyoruz, kafa yoruyoruz ve çok istiyoruz…
Hayallerin ardı arkası kesilmiyor…
Ancak…
Hedefimizi koştururken, önümüze gelen fırsatları tepiyoruz.
Üstelik bunun farkına bile varmıyoruz.
***
Alışkanlıklarımız var…
Uzun süredir bizimle olan ve olmadığında nasıl yaşadığımızı unuttuğumuz…
Uzmanlar diyor ki;
“Alışkanlıkların temelindeki keyif duygusuna bazı sorumluluklardan ve duygulardan kaçma fırsatı da eşlik eder”
Bazen, kendiliğinden değişmek zorunda kalıyor alışkanlıklarımız. Bizim isteğimiz ve fikrimizin dışında bizden uzaklaşıyor…
Fakat…
Çoğu zaman, alıştığımız her ne ise; onu terk etmemiz gerektiğini düşünüyoruz.
Bize zarar verdiğini…
Günlük hayatımızı ve belki de geleceğimizi bile olumsuz etkilediğinin farkına varıyoruz…
Değişmek ve değiştirmek zorundayız…
Peki, ama nasıl?
***
Alışkanlıklar işin bize kolay ve zevkli gelen yanıdır her zaman…
Zaten bu yüzden alışmışızdır…
Ve bu yüzden alışkanlığımızı terk etmenin bizi mutsuz edeceğini düşünürüz.
Örneğin; Günlük koşuşturma ve yoğun stresin ardından akşam olup da eve gittiğimizde, saatlerce tv karşısında oturup dizi, film vb. programları izlemeyi ve gecenin geç saatlerine dek bunu sürdürmeyi çok seviyoruz.
Bu çok zevkli…
Ancak sonra sabah oluyor…
Çalar saat acı acı çalıyor… Yataktan işkence çeker gibi kalkıyor, işimize veyahut okulumuza dinlenememiş ve de mutsuz olarak gidiyoruz. Bunu tüm gün boyunca sürdürüyoruz.
Sonra da kendimize söz veriyoruz “Bir daha asla...”
Ama olmuyor…
***
Diğer kötü alışkanlıklarımızı bize zarar verdiğini fark ettiğimiz andan itibaren bırakmayı denedik.
Artık merdivenleri üçlü beşli çıkamıyoruzdur mesela…
Ya da hızlı yürümek zorunda kaldığımız zamanlarda bile nefesimiz kesiliyordur.
En sevdiğimiz yemeğin tadını artık eskisi gibi alamadığımızı fark etmişizdir.
Bırakmayı deneriz…
Bazılarımız bunu birkaç denemede başarabiliyor.
Bazılarımız 1-2 ay bıraktıktan sonra, bir Türk kahvesinin yanında onu görmek istiyor.
Çoğumuz ise, başaramam düşüncesiyle bırakmayı bile hiç denemiyor.
***
En kötüsü ise…
Bir insana alışmaktır…
Kendimizi yanında iyi hissettiğimiz, her fırsatta dibinde olmak istediğimiz, onunla zamanı paylaşmak için olmayan vakitlerimizden bile vakit yarattığımız insanlar vardır.
Eşimiz, çocuğumuzdur.
Sevgilimiz veya arkadaşımızdır.
Bazen öyle bir vakit gelir ki; vazgeçmemiz gerekir.
***
Alışkanlıklarımızdan kurtulamayışımızın ve tekrar etmesinin en büyük sebebi yetersiz iradedir.
İradeyi tetikleyen ise beyindir.
Tüm alışkanlıklarımızın temelinde de zaten beynimiz vardır.
Nasıl ki; kötü bir alışkanlığı edinirken, beynimize “onu istiyorum” sinyali verdi isek;
Bu kez tam tersini yapmamız gerekir.
“Bana zarar veriyor, bunu yapmamalıyım”
Alışkanlık ne ile ilgiliyse ve bunun her tekrarında, yetersiz bir iradeye sahip olduğunuzu kendinize hatırlatın.
***
Hiç kimsenin ve hiçbir şeyin vazgeçilemeyecek kadar hayatımızda büyük bir yer tuttuğuna inanmıyorum.
Biz abarttık…
Biz yücelttik…
Biz sevdik…
Yine biz, vazgeçebiliriz.
Çünkü “Başlayan her şey biter”
Her yıl, bir sonra ki yıl geldiğinde biter…
Başlayan her aşk, her güzel şey biter…
Çocukluk, büyüdüğümüz zaman biter…
Mutluluk, mutsuz olmaya başladığımızda biter…
Sağlığımız, onu kaybettiğimiz o an biter…
Hayatımıza giren herkes bir gün gider…
Bir biz kalırız…
O halde; İyi bakalım kendimize…