Bu hafta Edirne’yi, yolları, binaları ve insanları bir kenara bırakıp asıl olan insanlık görevimizden bahsetmek istiyorum.
Dünya üzerindeki tüm canlıların “yaşama” hakkı vardır. Bu yüzden de bunu sağlayacak ekipmanlara, yiyeceklere ihtiyaç vardır. Bir dal papatya için bile toprağa-suya ihtiyaç var.
Biz insanoğlunun işlerimizi görmesi ve yaşamımızı devam ettirebilmemiz için bize verilmiş ellerimiz, ayaklarımız var. En önemlisi ihtiyaçlarımızı gün yüzüne çıkaracak dilimiz, sesimiz var. Peki hayvanların?
Hayvanlar, Allah’ın yeryüzündeki sessiz kullarıdır. Onlar üşüdüklerinde ve acıktıklarında bunu söyleyemiyorlar. Bazısı şanslı. Biz onlardan bazılarını evlerimize alıp; süs bebek gibi evimizde bakıyoruz. Onları özgürlüklerinden ediyoruz. Onları evimize kapatıp, tüm gün yalnız bırakıp onlara iyilik ediyormuş gibi davranıyoruz. Yine de bir şekilde üşümekten ve açlıktan kurtarıyoruz tabi o kısım ayrı.
Dışarıdakiler için bir şeyler yapıyor muyuz?
%30 kadarımız evet.
Onlar için evlerimizin önünde kaplarda yemek ve su bulundurabilsek veya herhangi bir koli veya kutu gibi şeylerden barınaklar yapsak çok güzel olmaz mıydı?
Olurdu.
Bu soğuk kış günlerinde kullanmadığımız battaniye ve örtülerle küçük kolilerden yuva yaparak; onlara koca bir dünyayı bağışlamış gibi hediye verebiliriz.
Biz onlarla bu dünyayı ve nimetlerini paylaşmak zorundayız.
Çaresiz bir hayvana merhamet etmek: vicdanınızdaki bütün yükleri kaldırıp atmanızı sağlar.
Onlar bizim dostlarımız.
Dostlarımıza yardım edelim.