Mesnevi’de geçer, “Her şey cinsini çeker.”
Güzel, güzeli; çirkin çirkini…
Herkes benzeriyle birliktedir.
Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim düsturu boşuna değildir.
Yine Mesnevi’de geçen bir hikayedir:
“Adamın biri büyük bir şehre gelmişti. Çarşıyı gezerken güzel kokular satan attarların sokağına saptı. Dükkanlardan gül, menekşe kokuları dalga dalga sokağa dökülüyordu. Adam birkaç adım attı. Güzel kokular başını döndürmüştü. Fazla dayanamadı düşüp bayıldı.
Halk bayılan adamın başına üşüşmüştü. Kimi kalbini yokluyor, bileklerini ovuyor, kimisi de gül suyu ile yüzünü yıkıyordu. Ne yaptılarsa adamı ayıltamamışlardı. Ferahlatıcı kokular, gülsuları boşuna harcanmış, adam bir türlü kendine gelememişti. Ve baygınlığı daha çok artmıştı. Çaresiz kaldılar. Etrafa haber salarak akrabalarını arattılar. Hiç kimse adama sahip çıkmıyor saatler geçtiği halde adam da bir türlü kendine gelemiyordu. Akşama doğru oradan geçen bir debbağ (derileri terbiye eden) adamı tanımıştı. Kalabalığa seslendi: “Sakın ona gülsuyu serpmeyin! Ben onun hastalığının ne olduğunu biliyorum. Siz ona hiç dokunmayın ben biraz sonra geleceğim” diyerek uzaklaştı. Bir viraneye girdi. Avucuna bir parça köpek pisliği aldı. Attarlar sokağına gelerek, gizlice köpek pisliğini bayılan adamın burnuna tuttu. Hayret!.... Adam kendine gelmeye başladı. Biraz sonra ayağa kalktı. Debbağla birlikte yürüyerek gitti.
Çünkü bayılan adam da bir debbağdı. Yıllarca kokmuş deriler arasında pis kokulara alışmış, attarlar sokağında güzel kokulara dayanamayarak düşüp bayılmıştı.”
Çamurlu bir yolda gezen insanın eteğine elbet çamur bulaşır. Ancak elmasa çamur bulaşsa dahi elmastır. Değerinden bir şey kaybetmez.
Elmas gibi değerli bir taş ancak değerli ve güzel olana verilir. Dediğimiz gibi her şey cinsini çeker. Güzel olan güzeli, çirkin ise çirkini.