
VATAN MÜDAFASI
Cuma Sohbetleri
Durum, 1919'da hiç de iç açıcı değildi. Osmanlı Devleti'nin dahil bulunduğu grup, Harb-i Umûmî'de mağlup olmuş. Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şerâiti ağır bir mütârekenâme imzalanmış. Büyük harbin uzun seneleri zarfında millet yorgun ve fakir bir halde... Ordunun elinden esliha (silahlar) ve cephanesi alınmış ve alınmakta... Îtilâf devletleri mütareke hükümlerine riayete lüzum görmüyorlar. Birer vesîle ile îtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul'da. Adana vilayeti Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap (Antep) İngiliz'ler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya'da İtalyan askerî kıtaları; Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta ecnebî zabit ve memurları ve hususî adamları faaliyette... Îtilâf devletlerinin muvafakatiyle Yunan ordusu da İzmir'e çıkarılıyor..."
Kurtuluş Savaşı'nda hiçbir ırk, mezhep ayırımı gözetmeden tam 253 bin şehidimizin al kanlarıyla yoğrulan bu mübarek vatan toprakları öyle mukaddestir ki , her taşı bir mâbed-i imandır, her karış toprağı Kâbe eşiği gibi öpülüp koklanır. Aslında ona ihanet edenler bile bunun farkındadır da, fitne kök salmıştır bir kere kafalarında. Farkında olmasalar, her türlü ihanetleri sebebiyle yurt dışına kaçarak aynı hainliklerine oralarda da devam ederken "cenazemi vatan topraklarına gömün" diye vasiyet ederler mi hiç?
Uğrunda can veren şehidini, Peygamberin kucak açıp beklediği bu mübarek vatan toprakları üzerinde tarihler devirdik, tarihler kurduk Türkü'yle, kürdü'yle, laz'ıyla çerkez'iyle... Sünnî'siyle, alevî'siyle... Aynı toprak , aynı bayrak uğrunda can cana olduk siperlerinde. Kanlarımızı sebil ettik, fakat vatanın namusunu çiğnetmedik, bayrağı yere düşürmedik; minarelerden ezanı, camilerden Kur'an-ı dindirtmedik. Birlikte yatıyor hep şehitlerimiz bu toprakların kara bağrında koyun koyuna.
Ne güzel ifade etmiş bu toprakların niceliğini Necmettin Halil Onan: "Dur yolcu!.. Bilmeden gelip bastığın Bu toprak, bir devrin battığı yerdir. Eğil de kulak ver: Bu sessiz yığın Bir vatan kalbinin attığı yerdir. Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda Gördüğün bu tümsek, Anadolu'nda İstiklâl uğrunda, namus yolunda Can veren Mehmed'in yattığı yerdir. Bu tümsek, koparken büyük zelzele Son vatan parçası geçerken ele Mehmed'in düşmanı boğduğu sele Mübarek kanını kattığı yerdir. Düşün ki: Haşr olan kan, kemik, etin Yaptığı bu tümsek amansız, çetin Bir harbin sonunda bütün milletin Hürriyyet zevkini tattığı yerdir."
Şairin de dediği gibi anlatılması bile çok güç olan bir kurtuluş savaşı sonunda kadın-erkek top yekün bir milletin haşr olan kanı, kemiği, eti; dağlar gibi tümsekler meydana getirmiş, ama sonunda da hürriyyet ve bağımsızlığın zevkini tattırmış; şânını, şerefini yaşatmış. Adları bilinen ve bilinmeyen 253 bin şehidimizin içinde öyle kadın kahramanlarımız var ki, durup düşünen herkes için hayatları tam birer ibret levhası...
Fatma seher (kara fatma): Belinde fişekleri, omuzunda mavzeri, ayağında çizmeleri ve elindeki kamçısıyla Erzurum'lu Fatma Seher (Kara Fatma). Yanındaki 96 yiğitle önce Aziziye Tabyaları'nda düşmanı darmadağın etmiş; sonra köylü kıyafetiyle gittikleri İzmit'te, Albay Neşet Bey'in komutasında stratejik konumu büyük olan "Fındıktepe"yi Yunanlılardan temizlemiş; sonra da müfrezesiyle birlikte Sakarya Meydan Muharebesi'nde düşmanın belinin kırılmasında büyük yararlıklar göstermiş. Dört kez yaralanmış, düşmana esir düşerek esaretin acısını tatmış. Esaretten kurtulduktan sonra da üsteğmen rütbesiyle taltif edilerek, "Vatanî Hizmet Tertibi"nden maaş bağlanmış, fakat maddî sıkıntılar çekmesine rağmen hizmetlerini bir karşılık sebebiyle değil, vatan aşkı için yaptığını söyleyerek maaşını Kızılay'a bağışlamış ve 1955 yılında da bu fâni hayata veda ederek Hak'kın rahmetine kavuşmuş.
Rahmiye hatun (tayyar rahmiye) Osmaniye işgale uğrayınca, Hüseyin Ağa'nın millî kuvvetlerine katılmak için müracaat eden Rahmiye Hatun'a Hüseyin Ağa'nın, "Bacım! Bu, er işidir, sen cephe gerisinde belki daha yararlı olursun" demesi üzerine: "Vatanın savunmasında hepimiz eriz. Düşman toprağımıza ayak basmış, harîm-i ismetimizi kirletmek istiyor. Elim silah tutarken ben nasıl savaşmam?" diyerek cephe ilerisinde göğüs göğüse yapılan savaşlara katılarak, Hasanbeyli civarında Fransız kuvvetlerini bozguna uğratan Tayyar Rahmiye.
Tayyar, uçan, demektir. Hasanbeyli civarında Fransızlarla yapılan bu savaşlarda şehit düşen erlerin düşman çizmesiyle çiğnenmemesi için siperden uçarcasına fırlayarak bir şehidi geri getirdi Rahmiye Hatun. Bunu gören arkadaşları da siperlerinden fırlayarak diğer şehitleri kucaklayıp geri getirdiler ve sonra da ona, "Tayyar Rahmiye" dediler. 1920 Temmuzunda Osmaniye'deki Fransız karargâhına düzenlenen saldırıda tereddüt eden arkadaşlarını görünce, "Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da, siz erkek olduğunuz halde yerlerde sürünmekten ve saklanmaktan utanmıyor musunuz?" diye gürlemiş, bu gürleyişle ayağa kalkan arkadaşlarıyla birlikte, "Allah Allah" sesleriyle düşmanın üzerine atılmışlar fakat Tayyar Rahmiye alnından vurularak şehit düşmüş canından çok sevdiği bu topraklar uğrunda.
Değerli dostlar !
Ülke olarak çok büyük bir badiren geçtik. Başta Cumhurbaşkanımız, devletin dinamik tüm güçleri ve kahraman halkımız ülkemizi uçurumun eşiğine getirecek olan bir yola girmekten kurtarmıştır. Devletimizin hemen her kurumuna sızmış, devletin kılcal damarlarında, kozmik odalarında pervasızca dolaşır hale gelmiş, son derece tehlikeli bir çetenin, yurt dışı işbirlikçileriyle beraber yapmış olduğu darbe girişimi, Cumhurbaşkanımızı öldürme hamleleri yüce halkımız tarafından akamete uğratılmıştır.
Devletimiz tüm kurumlarıyla darbenin karşısında yer almıştır. Ülke basınımız, tüm parti teşkilatları ve tüm yurttaşlarımız Cumhurbaşkanımızın talimatıyla sokaklara inerek, tankların üzerine çıkarak silah ve mermilere göğüslerini açarak kahramanca mücadele vermiştir. Bu yüce millet, bir gecede 1490 yaralı, 208 şehit (Şehitlerimizin 60’ı polis, 3’ü askerdir) vererek bu hain ve alçakça yapılan darbeyi püskürtmüştür. Aziz şehitlerimize yüce rabbimden rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.
Değerli Dostlar !
“ Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır ” dizelerinde olduğu gibi, Milletimiz her metrekaresi aziz şehitlerimin kanlarıyla ıslanmış olan vatanı, ecdatlarına yakışır bir kahramanlıkla korumuş, sahip çıkmıştır. Ülke hain bir çetenin işgalinden kurtarılmıştır.
Ülkemizdeki Suriyelileri ve Avrupa yollarında çektikleri sıkıntıları görünce “ Ya Rabbi kimseyi vatansız bırakma “ diyerek çok dua ettik. Vatansızlık ölümdür. Vatansızlık yokluktur. Onun için vatanı sembolize eden, bayrağımız en önemli kutsalımızdır. Bu yüce millet, vatanına, izzet ve şerefine sahip çıkmak için bayrağını alarak sokaklara inmiştir. Sağ olsunlar, var olsunlar.
Değerli Dostlar!
Rabbim aziz milletimize birlik ve dirlik nasip etsin. Kardeşlik hukukumuzu daim etsin. Ezanlarımızı susturmasın. Bayrağımız bu yüce vatanın gök kubbesinde sürekli dalgalansın. Rabbim ! bu aziz millete, İslam’ın sancaktarlığını nasip etsin. Vatanımızı her türlü afet ve beladan muhafaza etsin. Rabbim ! aziz şehitlerimizi rahmetiyle kucaklasın, yaralılarımıza acil şifalar versin. Rabbim ! bir daha böyle acılar, hainlikler göstermesin. Hepinizi Allah’a emanet ediyorum. Allah bu milleti korusun (amin )