Ayhan Tunca

RAKI BİR KÜLTÜRDÜR, SEDAT ABİ! (3)

Ayhan Tunca

 

Bunun böyle olduğunu bilmez mi Sedat!

Bilmesine bilir de, biz yine de bu konuda üstat sayılanlara, kulak vermeliyiz…

Bana göre de rakı ve onu içmek bir kültürdür…

Neden?

Çünkü onu içerken uyulması gereken kurallar vardır ve bu kurallar bütünü, olması gerekenlerle yasakları da içerir…

Özen isteyen davranışlarımızı tanımlar…

Üstadın dediği gibi “rakı içerken, tamamen bu toprakların kültüründen kaynaklanan, yazılı olmayan ilkeler, tıpkı İngiliz Anayasası gibi kurallar bütünü söz konusudur. Bu kurallar çok uzun yıllardır, gönülden gönüle dolaşır, dilden dile zenginleşir, gelişir, çağın gereklerini her daim hesaba katarak göz önünde bulundurur.”

***

Oysa!

Son aylarda…

Sedat abi, bütün bunları unutmuş gibidir ve sanki fazla yüklenmektedir kendisine…

Belli aralıklarla ve sevgili Özkan Diner’in organizasyonu ile, üçümüz buluşur içeriz…

Bu vesileyle de görmekteyim ki, Sedat’taki hız, çok!

Hoş!

 Söz konusu kurallara biz ne denli uyduk, uyabildik mi?

Hayır!

Ama bu durum rakı ve onu içmenin bir kültür olduğu gerçeğinden koparmamalı bizleri…

Peki, neler demekte bu konudaki üstatlar?

***

Rakı masasında sarhoş olunmaz… Bu ilke, çok eski bir kuraldır ve rakı felsefesinin başlangıcını oluşturur…

Telefon mu çaldı! Kibarca “arkadaşlarımla rakı içiyorum” demelisiniz… Telefonla şimdilerde çok görüldüğü gibi oynanmaz!

“Şerefe” nidası, rakı masasında konuşulanların orada kalmasına dair verilen söz anlamınadır.(Sakın ola bu işi çok iyi bilenlerden yaptığımız alıntılara bakarak, bizim içtiğimiz zamanlarda bu şekilde uygulanmıyor sanılmasın! Bizim yazdıklarımız geneldir ve Sedat abi işin şaka yanıdır!)

Rakı masasında hızlı gidiyorsun denilebilir ama yavaş gidiyorsun denilmez…

Rakı içerken “fondip” yapılmaz!

Rakı masasında zaman zaman argoya başvurulabilir ama asla küfür edilmez…

Rakı masasında yemek yenmez, meze atıştırılır, karın doyurulmaz…

Rakı, meyhanede içilir; bar-kafe-kokteyl içkisi değildir…

Yalnız içilme ama dört beş kişiden fazlasıyla da olmaz…

Rakı massında siyasi ve ideolojik mücadele verilmez ama ikinci kadehten sonra herkes memleketi kendi bildiğince kurtarmakta özgürdür. Ortak payda ve uzlaşma zemini ise “sen de haklısın bir yere kadar”dan ibarettir…

***

Bütün bu bilgilerin kaynağı kimler midir?

Neyzen Tevfik; Can Yücel, Halit Çapın, Vefa Zat, Aydın Boysan ve milyonlarca “meçhul rakıcıdan” damlatılarak aktarılmış kurallardır ve kuşkusuz devamı da vardır:

Rakı masasında hüzünlenmenin de neşelenmenin de tadı başkadır, ancak ağlamak yasaktır…

Yasağı çiğneyip ağlayan olursa, avutulmaz, acınmaz, şefkat gösterilmez, bir daha da birlikte olunmaz…

Rakı masasında çok yüksek sesle ve çok konuşulmaz, tamamen sessiz kalıp tamamen başkalarının anlattıklarını dinlemekle de kalınmaz… İdeal olanı; haykırış, nara atmak, ya da fiskos değil, muhabbet tonudur…

Şiirden veya şairlerden konuşulur ama şiirin bir dörtlükten fazlası okunmaz…

Konuşurken rakı masasına vurulmayacağı, rakı bardağının boş bekletilmeyeceği, sigara dumanının masaya üflenmeyeceği, tabakta sigara söndürülmeyeceği, masanın dört yanının meze tabaklarıyla doldurulamayacağı, yan masalara uzun uzun bakılmayacağı, zırt-pırt kadeh tokuşturulmayacağı, sallanan masada sallanan insanlarla rakı içilmeyeceği, rakı sonrası içilecek kahvenin şekerli olmayacağı herkesin malumudur…

Bu konuda, Aydınlık gazetesine yazan Tunca Arslan şunu da eklemiştir:

“Rakının fuarı, panayırı, yarışması, şovu, festivali olmaz. Rakı şarap gibi değildir.”

***

 Yazdıklarımıza Sedat Seyyar’a arz başlığı koydu isek, niyetimiz, kendisine bir selam göndermek ve onu çok sevdiğimizi hemen her rakı sevene, sevmeyene duyurmak içindir…

Ve o…

Bizim için, rakıyı tüm kurallarıyla içmesini bilen ender bir rakıcıdır; onunla rakı anılarım sayfalara sığmaz…

Onunla içmek bir ayrıcalıktır…

Oh güzelim rakı!                

 

Yazarın Diğer Yazıları