
Mehmet Uzun ile!
Ayhan Tunca
Önce Ferit Devellioğlu’nun“Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Sözlük” adındaki eserine baktım Kerem sözcüğünü:
Arapça kökenli bir sözcük Kerem ki; anlamı: “Asalet,asillik,soyluluk,cömertlik,elaçıklığı,lütuf,bağış,bahşiş” olarak veriliyor…
***
1960’lı yılların İlköğretim müfettişlerinden Ahmet Korkut,o yılların kısıtlı koşulları içinde hazırladığı “Yakın Yurt-Serhat Şehri Edirne”adındaki dar- kapsamlı kitabında; ilçeleri ve dönemin nahiyelerini de verir ve o yıllarda Süloğlu bir nahiyedir…
Bu nahiyenin Keramettin köyü için yazdıkları ise çok kısadır:
“Yerli köyüdür.Halkı görgülüdür.Okulları vardır.Konuşkan,kafası işlek adamları vardır.Nüfusu 880’dir.Halkı at yetiştirmeye pek meraklıdır.”
***
Köydeki nüfusun son durumu ve okul konusu bir yana…
Yaklaşık 50 yıldan beri tanıdığım, dostum, arkadaşım Mehmet Uzun, tam da Ahmet Korkut’un dediklerindendir:
“Konuşkan, kafası işlek!”
O…
Ekonomik dünyası ile hep üreten bir yerde kalmayı başarmış…
Sosyal ilişkileri hep yoğun kalmış…
Köy muhtarlığı dahil; siyaset dünyası ile daima çevre insanlarına adeta dokunarak ve içiçe yaşamıştır!
Şimdilerde Mehmet Uzun, ilçesi Süloğlu’nu; İl Genel Meclisi üyesi olarak temsil ediyor…
***
Süloğlu Belediye Başkanı sevgili Mehmet Ormankıran’a“kitap götürme vesilesiyle” ulaşmayı düşündüğümü sevgili Mehmet Uzun’a söylemiştim ki; işyerinde buluştuk…
Önce Belediye Başkanı…
Sempatik, saygılı aklı başında biri Başkan!
Çayını içtik, kısa sohbetimiz oldu!
Ama…
Buralara gelmiş iken, onun köyü de olan Keramettin’e de gitmeli ve Kerem Dede’yi ziyaret etmeliydik…
Gittik!
***
Kerem Dede, adını bu köye veren bir ulu kişidir…
Onu, Rıfat Melül Meriç ve Tayyip Gökbilgin’de de aradım…
Bilgi yok!
Gökbilgin“Edirne ve Paşa Livası”nda“Keremedünlü,Keremeddin” sözcüklerine, yine sözlük bölümünde yer vermiş ama…
Açıklama yok!
Ancak şunu anlamak mümkün ki; onun Keremeddin’i bir vakitler, Kırklareli’ye bağlı imiş…
***
Evet!
Keramettin konusunda söylenceler var sadece…
Bu konuda en son çalışmalardan birini Erol Atik’ten almış ve Yöre dergisinde kullanmıştık!
Yeri gelmiştir ki; paylaşmalıyız:
“1800’lü yıllarda, köyün kuzey ve güneyinde iki köy daha bulunmaktaydı:
Selverler ve Arpacanlar!
Şimdi yoklar; çünkü o yıllarda, bu iki köyde büyük bir salgın hastalık baş göstermişti ve köy sakinlerinden pek çoğu, köyü terk etti…
Onlar…
Keramettin denilen köy yerine geldiler ve buraya yerleştiler…
Bu insanlar…
Köylerine gelen her kimse ise onlara dönük ikramlarda bulunmakla önemliydiler ve işte…
Bu yüzen, köyün ilk adı ‘İkramedenler’ idi…
Derken…
Kerem adında biri uğradı köye…
Ona da ikramda bulunmuşlar ve Kerem bu tutumlarından çok memnun kalmış; köye yerleşmiş…
Burada yaşamış burada ölmüş Kerem!
Köylüler onu hep bir ermiş kişi olarak görmüşler…
Öldüğünde ise, cami yanına gömmüşler!
Bununla da kalmamış köylüler ve Kerem dedeye mevlit okutur olmuşlar…
Bu gelenek hala sürmektedir…
Yani…
İkram edenlerden, Kerem edenlere ve nihayet Keramettin’e!”
***
Keramettin köyü, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı döneminde de pek çok erkeğini şehit veren bir köy olarak bilinir!
***
Peki…
Daha önceleri var olduğunu anımsadığımız o yazılı taşı nerde mezarın?
Onu araştıracak, sevgili arkadaşım Mehmet Uzun!
Dileriz bulunur ve yerine konulur…