Ayhan Tunca

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN YILLARI VE EDİRNE 39

Ayhan Tunca

YÜKSELEN MIRILTILAR

Edirne'de her şey yolundaydı...

Padişah, önceden de ön gördüğü gibi ava çıkıyor, gerektiğinde elçileri Edirne Sarayı'nda kabul ediyor, dinleniyordu...

Hürrem mutluydu...

Ama bu Edirne seyahatinden memnun olmayanlar da vardı ki; bu memnuniyetsizlik ordu ile yeniçerilere yansımıştı bile...

Mırıldanmalar yükselmekteydi...

Homurdanmalar başladı...

Acaba Padişah, Büyükbabası İkinci Bayezit'in yaptığı gibi, ömrünü saraylarda geçirmeye mi yönelmişti?

Rodos Seferi üzerinden neredeyse iki yıl geçmişti; ama padişah yeni sefer arayışları içinde görünmemekteydi...

Kışkırtmalar arasında şu sözler de duyulur olmuştu:

"Yavuz Selim Han, cenkten gayri bir şey düşünmez idi... Oysa ..."

İstanbul kaynaklı bu dedikodular ve kışkırtıcı değerlendirmeler ta Edirne'den duyulur olmuştu.

Duymazdan gelmekteydi padişah; ama İstanbul'a döndüğünde bu fiştikçilerden hesap sormakta da kararlıydı.

Zaten Edirne'ye hareket etmek üzereyken eniştesi Ferhat Paşa hakkında pek çok şikâyet gelmişti kendisine ki; bu şikâyetler Edirne'ye kadar uzanır olmuştu.

Sonra güvenilir adamlarını Edirne'den İstanbul'a gönderdi ve onlara bu dedikoduları yapanların tespit edilmesi görevini de verdi.

Gelen haberler can sıkıcıydı ve nihayet padişah 22 Mart 1525'te İstanbul'da olacak şekilde Edirne'den ayrılmıştı.

Kâğıthane kasrına geldi ve yerleşti. Niyeti Rokselan ile birkaç gün de olsa burada baş başa kalmaktı; ama bu kez, dedikodular daha da bir yükseldi...

Bu konuda çalışma yapanlar 25 Mart günü iyice azıttılar ve işi İbrahim Paşa ile Ayas Paşa'nın evlerini yağma etmeye kadar götürdüler.

Padişah, Edirne'den getirdiği askerlerle birlikte saraya gitti.

Mırıltı ile başlayan ve dedikodularla sürüp giden tepkiler bir isyana dönüşmüş ve yeniçeriler sarayın kapısına kadar dayanmışlardı.

Zorbaların karşısına dikilmek kaçınılmaz olmuştu Kanuni için...

Bazı konuşmalar sonrasında sinirlenen padişahın kılıcını çekerek saray kapısında ve karşısında kendisini eleştiren yeniçerilerden üçünü orada öldürdüğünü yazan yabancı kaynaklar vardır ki; bu olaydan hemen sonra, yeniçerilere binlerce altın dağıtıldı.

İsyana kaynaklık edenlerden bazıları idam edildi.

Bunlardan biri de Reisülkittap Haydar Çelebi'dir...

Padişahın, Veziriazam İbrahim Paşa'yı, Mısır'a göndermesi bu olayların yatışmasından hemen sonraya rastlar.

ÜÇÜNCÜ SEFER MOHAÇ'A

Tarihimize Mohaç Savaşı olarak geçen bu dönem, Kanuni'nin üçüncü sefer-i hümayun'u olan Macaristan seferini anlatır.

Buna, İkinci Engürüs, yani ikinci Macaristan seferi de denilmektedir.

İspanya Kralı'nın (Birinci Karlos) ayni zamanda Almanya İmparatoru seçilmesi; ayrıca burada 5. Karl unvanını taşıyor olmaya başlaması, üstelik diğer yandan bu kralın, Macaristan kraliçesinin ağabeyi olması, Orta Avrupa'da da hâkimiyet kurması anlamına gelmekteydi ki, gelişmeler, siyasi açıdan, Osmanlı'nın ilgisi dışında kalamıyacağı, tehlikelerle dolu bir süreci işaret etmekteydi.

Bir devin şekillenmesiydi söz konusu olan ve giderek Osmanlı'yı tehdit eden bu dev, Kanuni tarafından bir büyük hedef oluverdi... Bu dev, parçalanmalı ve eskisi gibi küçük ülkelere dönüştürülmeliydi.

Ayrıca bu dev, iki cepheden vurulmalıydı; Orta Avrupa'da ve Batı Akdeniz'de...

Batı Akdeniz'i, Barbaros Hayrettin'e bıraktı; kendisi Orta Avrupa'yı üstlendi...

Bu arada sıkıştırıldığını anlayan Charles-Quint,Safevi İran ile dayanışmaya geçmiş,Osmanlı'yı doğudan vurmaya dönük hazırlıklarını başlatmıştı bile...

--sürecek--

Yazarın Diğer Yazıları