Ayhan Tunca

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN YILLARI VE EDİRNE 30

Ayhan Tunca

GÜLFEM HATUN

Gülfem Hatun da bir cariye idi...

Nazım Tektaş'ın deyişli ile Hürrem dışındakiler göz kırpan sönük yıldızlar gibi kalmış; bunlar içinde Mah-i Devran Hatun, az da olsa, fark edilmişti.

Hürrem'in Kanuni'ye yazdığı mektupta adından "cariyeniz" biçiminde bahsetmiş olması nedeniyle fark edilen bu hatununun kıskanılacak bir konumda olmadığı fark ediliyor.

İyi yetiştirilmiş ve güzel olduğu kesin...

Padişahla beraber olma yönünde oldukça fedakâr...

Hürrem'in ölümünden sonra padişahın iltifatına da mazhar olmuş...

Fakat söylenenlere göre, Gülfem Hatun bir gün ekonomik yardım vaadinde bulunan ve bunun karşılığında Kanuni'nin yanına onun yerine gönderilmeyi şart koşan bir kadının tuzağına düşmüştü.

Kadını kendi yerine gönderdi...

Bunu fark eden Kanuni, kendisini bağışlamadı...

Onu öldürttü ve sonra gözyaşı döktü...

Başka bir öyküye göre o,başına dert olan camiyi bitirmişti ve bir başka cürüm yüzünden öldürülmüştü.

RODOS BİR BAŞ BELASIYDI

Tarihçiler şöyle der:

Rodos, Müslümanlar için bir baş belasıydı ve zaten, Onikiada ve Bodrum'a hâkim Saint-Jean askeri tarikatı, Haçlı Seferleri sırasında Akka'da, Müslümanlarla kutsal savaş için kurulmuştu.

Bu tarikat artık Rodos'taydı...

Bir ticaret gemisi batıda İspanyol korsanlarından kaçmayı başarsa bile, doğu sularında Rodosluların eline düşerdi...

Rodos zindanları Türk esirleri ile dolup taşmaktaydı.

Hele Mısır ve Suriye fethedildikten sonra bu ada İstanbul'dan oralara ticaretin rahatça yapılabilmesi yönünde daha da bir önem kazandı...

Ya Mekke'ye gidecek olan hacılar?

Onların güvenle yolculuk yapabilmeleri için bu ada son derece önemliydi...

***

Celalzade Mustafa Çelebi'nin yazdıklarına bakılırsa, adanın o günlerdeki nüfusu beş-on bin civarındaydı ve doğrusu, Osmanlı İmparatorluğu'nun denizlerdeki gücü, bu şövalyelerin deniz gücünden de geriydi.

İkinci Bayezit zamanında Sultan Cem'in, Rodos'a kaçıp şövalyelere sığınması onların gururunu arttırmıştı.

Acaba Yavuz, bu ada ile ilgilenmemiş miydi?

Piri Mehmet Paşa, bu konuda Yavuz Selim'i hep teşvik etmiştir.

Yavuz Sultan Selim'in bu ısrarlara karşı sert tepki sinden söz edilir.

Demiştir ki:

"Ben İslam topraklarına yeni ülkeler katmayı düşünürken, siz beni hırsız adası ile uğraştırmak mı istersiniz?"

Demiştir ama...

Bir donanma hazırlanması konusunda da Piri Mehmet'e, emir vermiştir...

Şunu söyleyebiliriz:

Kanuni, kendi dönemindeki o güçlü deniz donanmasını babası döneminde yapılan ön çalışmalara da borçludur.(Kanuni'nin Tarihçisinden Muhteşem Çağ, Karıyer Yay.)

DIŞ DÜNYA KOŞULLARI DA UYGUNDU

Avrupa'da Hıristiyan güçler kendi dertlerine dönmüştü...

O sıralarda Papa 10.Leo, Roma Katolik toplumunda Almanya, İtalya, İsviçre ve Fransa'da büyük kitleleri peşinden sürükleyen Alman ilahiyatçı ve reformcusu Luther ile uğraşmaktaydı.

Macaristan Kralı İkinci Lajos, Leh ve Macar soylularının geleneksel çatışması ile meşguldü.

Bazen biri, bazen öteki üstün gelen Almanya İmparatoru ve İspanya Kralı Şarlken ile Fransa Kralı Birinci François, Avrupa'yı savaş alanı haline getirmeye çalışıyorlardı.

Mezhep ayrılığı konusunda kralını izleyen İngiltere, bir gün içinde üç krallığı Katolik toplumundan çıkarmıştı.

Almanya, İspanya, Hollanda, Belçika ve yeni keşfedilen Amerika tarafından kurulan evrense monarşik rejimler, Hıristiyan dünyasını, Kudüs'teki İsa'nın kutsal mezarından daha çok ilgilendirmekteydi.(A.de Lamartine, Osmanlı Tarihi)

Kısacası, Rodos için bir kolun bile havaya kaldırılmayacağı günleri yaşamaktaydı Avrupa...

Osmanlı için en uygun zamandı.

***

Padişah, becloşka denilen, uzun toplar; darbezen denilen kale topları; çakalus denilen ve canlı hedeflere çakıl taşları savuran toplar döktürdü.

Fitilli ve yaylı tüfeklerin sayılarını arttırdı.

Kızaklar yaptırdı.

--sürecek--

Yazarın Diğer Yazıları