Ayhan Tunca

'KAKOFONİK EZANLAR' BİR AKP ZULMÜ MÜDÜR? VE OH DEDİK!

Ayhan Tunca

 

“…Gelgelelim bu gün bu memlekette sabah ezanları bambaşka motif ve motivasyonlarla okunur olmuş durumda.

Bunlar, işgal İstanbul’unun değil AKP İstanbul’unun sabah ezanları!..

AKP’nin alâmetifarikası olarak ta karşımızda duran simgelerden biri, neredeyse her köşe başında gerçekten ihtiyaç olup olmadığına bakılmaksızın inşa edilmiş camilerin yükselen minareleri. Diğeri ise o minarelerle yarışırcasına ayni çoklukta onların yanı başında, hatta onların da üzerinde yükselen inşaat vinçleri, ama o şimdi konumuz değil, geçelim.  

Birbirine neredeyse yürüme mesafesindeki camilerden sabahları hoparlörlerle hem kundakta bebelerin yüreğini hoplatacak tonda, hem de onca caminin senkronize olamayıp biri üç saniye önce diğeri 5 saniye sonra başladığı için kakofonik şekilde ezan sesleri yükseliyor.

Bunları duyduğumda, yalan yok, şöyle düşünüyorum:

Bu memlekette ezanlar, dindarlık adına geçmiş mağduriyetlerin intikamını almak istercesine okunuyor.

Bu memlekette ezanlar, insanın içini manevi bir huzurla kaplamak yerine, din adına dünyevi bir huzursuzluk yaratmak için okunuyor.

Bu memlekette ezanlar, birilerine KALKIN EY KAFİR MUKALLİTLERİ siz Müslüman değil misiniz diye heyheylenircesine okunuyor.

Bu memlekette ezanlar, İslami ibadete gönüllü çağrı olarak değil, İslamcı iktidara zorunlu tabilik yolunda ‘teknik’ olarak okunuyor.

Ve tam da böylesi bir ‘iktidar teknolojisinin’ aracı olarak, gayet teknolojik mahiyette hoparlörlerle

Okunuyor.

O yüzden da Allah’a yakınlaştırmak yerine yabacılaştırıyor.

Çünkü ezan diye kulağınızı dolduran yüksek volümlü sesin sonunda ‘klik’ diye bir ses daha duyuyor ve bir makinenin kapatıldığını fark ediyorsunuz.

Anlıyorsunuz ki ibadete davet eden bir insan sıcaklığı değil, bir amplifikatör soğukluğu.

Dolaysıyla duyduğunuz ezan, gerçek değil ‘simülatif’.Yani ezanın tüm işaretlerine sahip, ama maalesef ezanın kendisi değil.

Çünkü Kıbrıs’ta hopalörlü ezan sesinin yasaklanması ama Din İşleri Bakanlığı’nca tanınmamasıyla başlayan tartışmalara ilişkin Cumhuriyet’e bir yazı gönderen Bayram Sarı’nın da kaydettiği gibi ezan ancak gerçek insan sesi ile muteber…

Sözü ona bırakalım:

‘Hanefri mezhebinin fıkıh uzmanı İbn-i Abidin’e göre; dağa çarpıp yankılanan ses, insan sesi olarak kabul edilmez.

Aracısız, bizzat insanın söylemesi gerekir.

Yankı ile gelen ses, hakiki ses hükmünde olmadığı için, böyle duyulan bir secde ayeti için secde-i tilavet gerekmez.

Fıkıhçılara göre ezanın çıplak sesle okunması gerektiği söylenmesine rağmen bu gerçeği saptırarak dine saldırı olarak görmek, büyük bir aldatmacadır. (…)”

***

Ah ah!

25 Kasım 2005 günü Cumhuriyet gazetesinde okuduğumuz (ve sadece bir bölümünü aktardığımız) bu yazı öyle büyük moral oldu ki!

Neden mi?

Yahu, bırakın Edirne için (adım başı caminin bulunduğu bir şehirde) yazdıklarımı…

Enez’de, adını da “Sahil” koydukları o camide, kubbe kenarlarına tutturulan aygıtlarla verilen  (ayrıca caddelere de başka hoparlörlerle uzatılarak verilen) ezan için yazdıklarım bir kitap olur!

Bu yazıyı okuyunca oh çekişimiz ondandır!

Nihayet anladık ki; yazı konusu yapmayı gerekli görenler giderek çoğalmakta…

Zaten…

Önceki gün bize gelen telefondaki bir ses şöyle demekteydi:

“Hocam, evimizin yanındaki cami imamına telefon açtım, yeter artık dedim!”

Evet!

Tepkimizi koymalı ve nedenini de anlatarak bu alanda ısrarcı olmalıyız!

Çünkü…

Yine yukarıdaki yazıda da gördüğümüz gibi…

Bu ezan bir dini çağrı değil, AKP zulmüdür!

 

Yazarın Diğer Yazıları