
İSTANBUL'DA SANAT SOLUKLANMASI VE FRİDA KAHLO İLE ÇARLIK RUSYASI'NDAN SAHNELER
Ayhan Tunca
Büyük grafik sanatçımız Mengü Ertel'i, Yapı Kredi Bankası Vedat Nedim Tör sergi salonunda selamladıktan sonra beş yüz metre öteye, Tepebaşı'na kestirmeden sapıverdik.
Suna ve İnanç Kıraç Vakfı Pera Müzesi'ndeki serginin son günü...
Ama bu müze ücretli ve bir yıl girmek gibi planlamak isterseniz,20 TL ile bu işi yapabiliyorsunuz...
Öğrenci, öğretmenlere indirim var ve Kafes'inden, dergi havuzlarından yararlanmak için üyelik seçenekleri oluşturulmuş.
Biz,10'ar lira ödedik...
Ve iyi ki gelmişiz...
Aman yarabbi...
***
Tarihi binanın üç katında ve ayrı konularda düzenlenmiş sergi...
Çarlık Rusya'sından Sahneler,1917 Rusya'sına gelişin sosyal görüntülerini yağlı boya ile öyle çarpıcı ve etkileyici biçimde dile getirmiş ki; o yıllarda, bu görkemli çalışmaların varlığına akıl erdirmek çok zor...
Büyüleniyorsunuz...
***
Diğer yanda, Oryantalist Resim örnekleri...
Burada Çarlık Rusyası'ndan çok farklı bir toplum var ve bu kez onların günlük yaşamlarından izler içinde dalıp gidiyorsunuz...
Ve Frida Kahlo...
O,Yapıtları kadar özgün karakterleri, yaşam öyküleri ve birliktelikleriyle de ilgi uyandıran 20 yüzyıl sanatının Meksika ve dünyadaki en çarpıcı temsilcisi ki; Türkiye'ye ilk kez konuk oluyor...
Sergi, Frida Kahlo'nun yaşamının derin izlerini yansıtan otoportreleri ve çizimleri ile Diego Rivena'nın tuvallerini, dönemin ünlü fotoğrafçıları tarafından çekilmiş fotoğraflarını bir araya getiriyor.
Emre Kongar, şöyle diyor:
"Hiç kuşkusuz Diego Rivera da iyi bir ressam; ama Frida Kahlo'nun parıltısı ve pırıltısı onda yok."
***
Yağmur tereddütler içinde... Çoğalsam mı, ağırdan alıp sergiye gelip gidenleri zora sokmasam mı,bu güzel serginin hatırına, der gibi...
En üst kattan aşağılara inerek bitirdik gezimizi...
Ama yakın geçmişin tartı aletlerini de gördük...
Ve seramik ürünlerini...
Tümü de bizlerin asla ulaşamayacağı kadar uzaktılar ve belli ki,büyük paralarla toplanmışlardı.
Bir kere bakan bir daha bakıyor...
***
Nasıl da iyi etmişiz gelmekle...
Oh!
İstanbul'da bir sanat soluklanması buna derim...
***
Bir hayalim var ki; Edirne'ye aittir...
Ama İstanbul'a dönük...
Kim bilir; belki, Trakya Üniversitesi'nde şekillenmiş bir kulüp veya bir başka platformda oluşan bir dernek, üstlenir bu güzel konuyu; İstanbul'daki sanat ve kültür etkinliklerini izlemek yönünde...
Topluca İstanbul'a getirir sanatseverleri...
Nasıl ki,elin oğlu; İstanbul'dan Edirne'ye, Tava Ciğer yemek için geliyor ve çok iyi oluyor...
Neden Edirne ile İstanbul arasında bir sanat-kültür köprüsü kurulmasın ki?
Ama siz, siz olun, benim hayalimin gerçekleşmesini beklemeyin ve her yolunuz düştüğünde İstanbul'a, sapın müzelere, sanat evlerine...
İyi ki gelmişim diyeceksiniz...