Ayhan Tunca

d.1-MİZANCI MURAT: 'SERVET VE TARIM ÜRÜNLERİ CÜMLENİN ORTAK MALIDIR'

Ayhan Tunca

Necdet Kurdakul'un, Bedreddin konusunda yazıları olanları, dayandıkları kaynaklara göre sınıflarken, Aşıkpaşazade'nin etkisinde kalanlardan bir diğeri olarak gösterdiği Mizancı Murat; aslında, İkinci Meşrutiyet dönemi tarihçilerindendir.

Mizancı Murat, tıpkı diğerleri gibi, Bedreddin için "düşüncelerini Börklüce ve Kemal aracılığı ile yaymıştır" değerlendirmesinde bulunmuştur.

Börklüce Mustafa'ya, müridleri, Dede Sultan, olarak seslenmektedir.

Peki, Dede Sultan ile Torlak Kemal'in, Bedreddin'den alarak yaydıkları düşüncelerde neler vardı?

Şu cümlelerle aktarabiliriz:

"Allah dünyayı yaratmış, insanlara bahşetmiştir.

Servet ve tarım ürünleri, cümlenin müşterek hakkıdır.

İnsanlar müsavidir.

Birinin servet toplamasıyla, diğerlerinin ekmeğe bile muhtaç kalmaları ilahi maksada aykırıdır.

Nikâhlı kadınlar dışında, dünyadaki her şey müşterek olmalıdır.

Tanrı, kanunlar vaaz etmiş; onlardan yararlanmak için akıl vermiştir. Kendi aklının sınırları ölçüsünde herkes ilahi emirleri kabul eder.

Bir kimsenin muhiti, inancı, bir diğerine benzemiyor diye o kişinin üzerinde zorlamaya gidilmesi, ilahi emirlere aykırıdır.

Çünkü fikir ve vicdan, tabiat düzeninin ürünüdür.

Bu nedenle; İslam, Hıristiyan, Musevi... Hepsi Tanrı'nın kuludur.

Birdir,kardeştir..

Aralarında muhabbet ve kardeşlik şarttır.

Hükümet ise zulmün mahsulüdür. Onun tecavüzlerini hoş görmek, Tanrının maksadına uygun olmayan emirlerine itaat etmek şart değildir.

Yönetici heyet zaman-ı saadet'te olduğu gibi, millet tarafından seçilmelidir.

Saray, saltanat, muharebe, asker... Hepsi zulüm demektir.

Tekkeler, dervişler, ulema, hepsi zulmün eserleridir.

Herkes fikir ve meslek seçiminde tam özgür olmalı; komşusunun mesleğine ve mezhebine saygılı olmalıdır."

***

Bu duyurular ses getirdi.

Çünkü o yıllarda, Osmanlı toplumunun büyük bölümü zulüm altında ezilmekteydi.

Müslüman olmayanların imtiyazları yoktu.

Umutsuzdular...

Müslümanlar arasında bile büyük eşitsizlikler bulunmaktaydı.

Tımar sahipleri, köy çocuklarının medreselere gitmelerini engellemekteydi.

En basitinden, şer'i hukuk bile uygulanmamaktaydı.

Diğer yandan, Anadolu, neredeyse son iki yüz yıldır bir savaş alanı konumundaydı ve halk

Savaşanların ihtiyaçlarını karşılar durumda kalmaktan usanmıştı.

Can, mal, ırz güvencesi kalmamıştı.

Bir Timur fırtınası yaşanmıştı ve Yıldırım'ın çocukları kardeş kavgası içindeydiler.

Derken, Beylikler ve hele Karamanoğulları problemleri dayatır.

Börklüce ve Torlak, bas bas bağırıyordu:

"Yazık değil mi bu çaresiz halka!..

Onlar Allah'ın kulu değil mi?Hayvan gibi,gece gündüz çalışıyorlar!..

Bey alıyor, Tatar geliyor alıyor, ordu geliyor yağmalıyor... Geliyorlar, yakıyorlar, yıkıyorlar... Kadınları, çocukları, ihtiyarları kesiyorlar, doğruyorlar.

Allah, insanları birbirlerini kesmek için yaratmadı ki!

Allah, insanları, hür, kardeş ve birbirlerini kucaklamak için yarattı!

Yaşasın kardeşlik!

Yaşasın eşitlik!

Yaşasın özgürlük!"

***

Mizancı Murat, yukarıdaki değerlendirmelerle, yaşanan isyanları ve isyancıların hazin sonlarını dile getirirken, o yıllara ilişkin yaptığı toplumsal tespitler, dikkate değerdir... Ancak onda da tıpkı diğerleri gibi, Bedreddin, bir kışkırtıcı, perde arkasında bir yönlendirici ve

Giderek, idam edilmeyi hak etmiş biri olarak işaret edilmekten kurtulamayacaktır...

Yazarın Diğer Yazıları