
ATTİLA İLHAN'IN, İNÖNÜ MUHALEFETİ!
Ayhan Tunca
1970’li yılların ilk çeyreği dersek, yalan olmaz!
Yeni Ortam adında bir gazeteyi de almaktaydık ki; 12 Mart denilen cuntanın rüzgârı henüz esmekteyken, adı geçen gazetenin kafa yazarıydı Attila İlhan…
Ona ait köşede bir küçük fotoğrafı vardı ve belli ki, basım teknolojisinin yetersizliği nedeniyle, o fotoğraf, adeta, yüzünde çilleri olan bir Attila İlhan’ı anlatmaktaydı…
Edirne Milli Eğitim Müdürlüğü’nde Eğitim Uzmanlığı günlerimizdeydik…
Ve…
Bu gazetede onun yazılarını İsmail Yıldız okurdu, Milli Eğitim Müdürlüğü Eğitim Uzmanları Bürosu’nda…
Yazı üzerinde konuşmalarımız olurdu rahmetli Cumhur Çağlarer’in önemli, katkılarıyla…
Böylece bu yazarı tanımış oldum ben ve onun kaleminden çıkan hemen bütün kitapları edinip okuduğumu söyleyebilirim; şiir kitapları dışında…
***
Bu yazarın iki konudaki yazıları canımı sıkmaktaydı:
1-Köy Enstitülerine dudak büker, küçümserdi…
2-İsmet İnönü’ye saldırır dururdu…
Olsun!
Ben, onu okumayı Cumhuriyet gazetesindeki yıllarında da sürdürmüştüm ve çoğu kesilip kitap yaprakları arasına konulmuştur…
İşte onlardan biri “ Atatürk Sonrası İnönü Yılları,17-12-2001.”
***
Burada sözü edilen yazı belki yine hep olduğu gibi kesilip bir kitabın yaprakları arasına konulmuş olsa da, bu kez, almışım kalemi elime ve bu yazıyı kendimce değerlendirmişim…
Paylaşmak isterim:
Attila İlhan’a göre “İnönü ‘asrilik’ diyerek aydınların yolunu seçmiş, halkı ‘adam edilecek bir kalabalık’ saydığını belirtmiştir…”
Peki, ne yapmalıydı, a Attila İlhan?
İsmet Paşa, tam da tersini, yani Mustafa Kemal Paşa’nın denediğini, yapmalıydı…
Neyi denemişti Mustafa Kemal?
Mustafa Kemal, bin senelik bir kültürden gelen, inanılmaz güçteki Selçuklu-Osmanlı ümmet kültürü sentezini başarmış olan halkını, Batılı ülkelerin yaptığı gibi, çağdaş fakat ulusal bir kültüre ulaştırmaya çalışmıştı…
Eskiler bu işe terkip demekteydiler…
Sonraları bileşim veya bireşim diyenler oldu…
Öyle ya da böyle; Türk halkı, bunu yapabilirdi…
Oysa biz!
Batılıdan, medeniyet kopyası alıp, kendini kültürsüzleştirmeyi seçtik…
***
Evet!
Doğrusu bize göre de, Attila İlhan, okunması zor bir yazardı ki; bir bilgi birikimine, eleştirel kafaya ulaşmamış insanların yazarı olamazdı…
Örneğin Osmanlı-Selçuk Kültür Sentezi acaba ne demekti ve bundan ne anlamalıydık?
Şöyle diyor:
“Osmanlı-Selçuklu kültürü derken (ki ayni zamanda Aden körfezinden Viyana’ya uzanan bir yaşam biçimidir) içinde Bizans, Ermeni, Arap, Acem kültürleri bulunan bir sentezden söz ediyoruz.
Elbette bu kültürler, sentez içinde tek tek görülmez; tıpkı hidrojen ve oksijenden oluşan su gibidir…
Ecnebiler bize, çağdaşlaşmayı; yabancı bir ulusal kültürün devşirmesi olarak yutturdular, bunun için, önce geçmiş tarihimizden kopmak gerekmekteydi…
Yani…
Ümmet hatta göçebe kültürü ret edilmeli; yerine, evrensel olduğu iddia edilen emperyalist kültür dayatılmalıydı…”
***
Peki!
İnönü bunu başardı mı?
Evet !
Nasıl?
Yunan kültürünü, o yılların ders kitaplarıyla, orta öğretime sokarak…
Öğrenciler böylece, ecnebi kültürüne devşirildiler…
Ve giderek, kendi halkına yabancılaştırıldılar…
Tıpkı diğer sömürgelerde (örneğin Kanada ve Avustralya’da) yaptıkları gibi…
Hâlbuki bizim halkımız, yüzyıllarca Avrupa’nın göbeğinde yaşayarak onların yaptıklarını asla taklit etmemiş, onları görgü, görenek, yiyecek, içecek, hatta sanat ve kültür alanında etkilemişti…
Eğer Goethe’nin bir Divan’ı varsa…
Eğer, Mozart’ın Türk musikisinden etkilendiği bir gerçek ise, durum elbette böyle olmuştur…
Nasıl olabilmiştir?
Üç kıta üzerinde gerçekleştirdiği Selçuklu-Osmanlı sentezi, Batılınınkinden kuvvetli olduğu için!
***
Attila İlhan’a göre, kısacası Tazminatla başlayan kültürsüzleştirme sürecinde, İnönü de yanlışlar yapmış biridir!
Attila İlhan’ın deyişliyle affedilecek şeylerden değildir bu durum…
Peki, acaba…
Tazecik bir cumhuriyetin tepesinde onca (sonunda başararak işi bugüne getirenler ortadayken) böylesi bir denemenin altından kalkabilir miydi?
Tartışmak gerek!