
80 YAŞINDA VE 65 YILDIR TRAKYA'YI YAZIYOR NAZİF KARAÇAM...(8)
Ayhan Tunca
Yöre Dergisi'nin 2007 yılında, 86-87-88.ile üç sayı bir arada yayımlanan sayıları tümüyle Pınarhisar'ı konu almaktaydı ve biz bu özel sayıyı dönemin Pınarhisar Belediye Başkanı Mehmet Kapılı'nın desteği ile bastırabilmiştik.
Karaçam ise,çok önceden ve bir başka vesile ile Kapılı ailesini konu alan bir araştırma yapmış ve bir göçmen olarak buralara Bulgaristan'dan gelen aileyi yazıya dökmüştü.
Biz bu yazıyı Yöre'nin adı geçen sayısında değerlendirdik.
Kapılı ailesi 1935 yılında Kırklareli'ye gelmiş ve aile burada şekillenmişti.
Ailenin kurucusu Recep,1915 yılında Bulgaristan'ın Şumnu şehrine bağlı Osmanpazarı ilçesinin Dalgıç köyünde; anne Rabia ise Rusçuk'un Yörükler köyünde dünyaya gelmişti.
Bulgaristan'daki adıyla Kapılar olarak alınan ailenin anlatıldığı yazı, aslında bir göç hikâyesidir ama bu yazıda biz yerel tarihe ilişkin ilgin bilgiler de yakalarız.
Karaçam bu yazısında dönemin Belediye Başkanı Mehmet Kapılı'yı siyasi olarak çağdaş sağın başarılı bir yöneticisi olarak tanımlar.
Başkanlığı döneminde yörenin zengin kültürel dünyasına da el atan Kapılı, zengin bir bal üretim bölgesi de olan Pınarhisar'daki yıllık 6 bin tenekeyi bulan bal üretimini daha ilerilere götürmenin çalışmalarıyla da ilgilenmiştir.
Velhasıl Karaçam, Yöre'nin adı geçen özel sayısına verdiği bu aile yazısı ile yöresel araştırma ve yazılar dizisine farklı bir boyutla katılmıştır.
ARAP KAYMAKAM SADULLAH KOLOĞLU'NUN SARAY KAYMAKAMLIĞI
Sadullah Koloğlu, Saray ilçesinin önemli bir bölüm insanı tarafından çok sevilmez. Çünkü o,1920 yılında yaşanan Yunan işgali günlerinde Saray halkının zayıf kaldığı yönündeki bazı görüşlere çanak tutan açıklamaların sahibi olarak görülür.
Fakat diğer taraftan bilinir ki; Sadullah Koloğlu, Osmanlı'nın son dönemlerinde ülkesi için çalışan yurtsever bir kaymakam olarak ta ünlenmiştir.
O,Milli mücadeleye de beyni ve yüreği ile destek vermiştir.
Trakya Paşaeli cemiyeti ile daima dirsek temasında bulunan Koloğlu,o yıllarda Cafer Tayyar Paşa ile de gizli görüşmeler içindeydi.
Nazif karaçam'ın bu yazısında verdiği bilgilere göre bir ara düşmanın elinden saraylı bir Bulgar'ın yardımı ile kurtulur.
Daha sonra Koloğlu, düşmanın eline geçen Saray'ın kurtarılması yönünde Ankara ile kontak kurmuş ve Ankara hükümetinin emrine girmiştir.
Bu arada belirtmeliyiz ki, Yöre'nin Pınarhisar özel sayısı bu beldeyi tarih ve kültür değerleri ile araştırıp yazan dergi olarak bir ilki temsil etmektedir.
PAVLİ(PEHLİVANKÖY)KÖPRÜSÜ EFSANESİ
Tarihsel olarak Pehlivanköy ve yöresinde Trak'ların, Roma, Bizans ve Osmanlı'nın izleri,kültürleri ve efsaneleri vardır.
Gerek savaşlara gerekse dinsel akımlara sahne olmuştur buraları...
Örneğin Hıristiyan azizlerinden Paul'un arkasından yürüdükleri için 8.Yüzyılda buraya sürgün edilen, tarihte Pavlikanlar, yani Paul mensupları olarak anılanlar Aziz Bogomil'in Tanrı Dostları taraftarları bu bölgede büyük hareket içinde olmuşlardır.
Bir efsaneye göre ise, Istranca dağlarının kutsanmış kutsanmış ışıltılı derelerinden Akarca Deresi ya da Ergene Nehri üzerine kurulu köprü ile ilgilidir.
Nehir, taşkınlar nedeniyle durmadan zarar verdiği için yörede yaşayanlar, burada bir köprü kurma karaı verirler; ama Tanrı'nın da gazabından korkmaktadırlar ve bunu önlemek için bir kurban vermeyi düşünürler.
Kurban, gelenekler yönünde, bir kadın olmalıdır...
Baş usta Pavli, gördüğü rüya uyarınca arkadaşlarını uyarır ve birlikte verdikleri karara göre, sabah erken hangisinin eşi önce buradan geçerse kurban o olacaktır.
Pavli ustanın çok güzel eşi Elenka, o gün işini erken bitirmiştir ve kocasına yemek götürmek üzere yola koyulur.
Kader, Pavli ustaya oyun oynamaktadır.
Elenka geldiği sırada Pavli usta, parmağındaki yüzüğü düşürüverir ve karısından bunu eğilip almasını ister.
Elenka, taşlar arasında kaybolan yüzüğü ararken, daha önceden hazırlanmış olan büyük taş kapak Elenka'nın üzerine kapanır.
Elenka, bunu şaka sanmakta ve seslenmektedir:
"Pavli, Pavli şakayı bırak! Teknede hamurum beşikte çocuğum var... Biri kabaracak, biri uyanacak, çıkar beni buradan..."
Olanaksızdır...
Elenka'nın sesi giderek azalır ve o Ergene'nin azgın sularında kaybolur gider...
Gider ama o günden sonra oralardan geçenler Elenka'nın haykırışlarını duyacaktır.
Eğer bir gün yolunuz o köprüye düşerse düşerse, köprünün tam ergene üzerine isabet eden büyük gözünün altına inip Pavli diye seslenirseniz, Elenka'nın size Pavli,Pavli diyerek cevap verdiğini duyacaksınız...
Bu efsane Nazif Karaçam'a, Pehlivanköy kökenli olup,1960 yılında Kurucu Meclis Üyeliği görevi yapan, daha sonra Milletvekili olan Abdurrahman Altuğ'dan gelmiştir ki; bu vesileyle ikisini de selamlamak isteriz.