Ayhan Tunca

1981!28 OCAK!'AJANDADAN NOTLAR!' VE!ONUR MERT!

Ayhan Tunca

12 Eylül dönemindeki  Bolvadin Lisesi tayinim; Erzurum’dan sonraki, bir başka sürgünümdür!

Bolvadin mi?

Bu beldenin nerde olduğunu bile bilmemekteydik ki; haberi eşiyle evimize hiç beklenmedik bir günde ve saatte  eşiyle gelen İlköğretim Müfettişi, sevgili dostum Şevki Kuran, getirmişti!

Baktık atlasa…

Aaa!

***

Elbette gittik, görev başladık…

Gidiyor, kalıyor, birkaç gün sonra Edirne’ye dönüyordum ve gündemde tek soru vardı:

“Ne yapmalı? Oralarda göreve devam etmeli ve eşimi de almalı mıyım, yoksa istifa mı?”

Son karar; istifa!

***

Tahtakale’de, bir süre önce kaybettiğimiz Şendoğan’ın mülkiyetindeki tek kahvehaneden başkası yoktu! 

O yıllarda “kankam” Hürriyet Keskin ve rahmetli arkadaşım Tamer çalıştırmaktaydılar orasını ve biz hemen her gün o kahvehaneye takılmaktaydık…

Az ileride kadim dostum Cengiz Varnatopu’nun sebze vs ticareti yapan dükkânı da uğrak yerlerimizdendi…

Biz mi?

Can arkadaşım Mehmet’le, o gün yine, kahvedeydik…

***

İsmail Hoca geldi, selam sabah oturdu yanımıza ve ben onu meslekten olduğu kadar…

Karaağaç Ortaokulu’nda derslere gittiğim yıllardan da tanımaktaydım…

Aaa!

Derdemez…

Bir merhaba daha!

Bu…

O yıllarda Maocu olarak ta bilinen felsefe öğretmeni Onur Mert!

Hoş beş…

Oturduktan az sonra,İsmail Hoca’nın duruşunu soğuk bulsa gerek:

 “Nasılsın İsmail abi” deyince Onur’a, yanıt net:

“Bozuk!”

Gülerek konuştu Onur:

“Ben” dedi “seni severim İsmail ağabey! Hayrola bir sorun mu var?”

“Var ya” dedi İsmail hoca “benim kızı sırf inat olsun diye sınıfta bıraktın!”

Haydaa bir tartışma…

***

Bıraktın, bırakmadım derken kapıdan üç kişi giriverdi içeriye, hızla!

Masamıza geliverdiler ve biri, cebinden çıkardığı bir şeyi gösterdi Onur’a:

“Biz emniyet mensubuyuz, seni karakola kadar götüreceğiz!”

Hoppalaaa!

***

Vay canına!

İnanılır gibi değil ve Onur bu çağrıyı duymuyor adeta ve İsmail’e laf yetiştirmede ısrarlı:

“Ben,beni sürgün eden Milli Eğitim Müdürü Mahmut Ataman’ın oğlunu bile geçirdim; şimdi gider kızının kağıdını getiririm!”

Bir şaşkınlık ki bizde!

Polis tepesine dikilmiş masamızın ve Onur’a…

Seni götüreceğiz diyor ama Onur, hala tartışma halinde…

Kapı açık…

Dışarda kar var, soğuk!

***

“Tamam mı,İsmail ağabi” diyor Onur ve kalkıp gidiyor polislerle…

Belli ki; onu 12 Eylül rejimi almıştır…

Ama…

Çok şaşırtan hatta düşündüren bir başka şey ne midir?

İsmail hocanın hala Onur’a yanıt yetiştirmeye çalışması:

“Yahu! Ben onun kızıma  zayıf verme nedenini biliyorum! Bir gün Kulüp’te briç oynuyorduk! O gün…”

                                                                                                                ***

Aman yarabbi!

Onur’u almış götürmüş 12 Eylül polisi…

İsmail hoca hala kızına zayıf vermekle suçlamakta Onur’u!

“Maocu falandı” diye ekleyiverdi İsmail hoca…

                                                                                                                 ***

Ve…

Geçenlerde Onur’un çoktan vefat ettiğini duydum!

Olur mu hiç!

Ses ver sevgili Onur, yaşadığını söyle bize!

 

Yazarın Diğer Yazıları