Edirne'de halk konuşuyor, belediye duymuyor mu?
ALİ CAN ZERAY
Son günlerde sosyal medyaya şöyle bir göz gezdirince Edirnelilerin sabrının giderek azaldığını görmek mümkün. Şikâyetler hep aynı yerden geliyor: su kesintileri, bilgilendirme eksikliği, çöplerin zamanında alınmaması, başıboş hayvanlar, ilgisiz hizmetler… Kısacası, Edirneliler belediyeden sadece “icraat” değil, ilgi ve iletişim bekliyor.
Su var mı, yok mu belli değil?
Su kesintileri artık şehirde sıradan bir hal aldı. Ama asıl mesele suyun kesilmesi değil, kimsenin bundan haberdar edilmemesi. “Sabah kalkıyoruz, su yok. Ne zaman gelecek bilen yok” diyor vatandaş. En temel ihtiyaçtan bahsediyoruz. İnsan, bir bardak suyun bile değerini en çok o musluklardan akmayınca anlıyor. Belediyenin buradaki sınavı sadece boru tamiriyle bitmiyor; halkı bilgilendirmekle devam ediyor.
Bir duyuru, bir kısa mesaj, birkaç saat önceden yapılacak basit bir açıklama bile insanların öfkesini dindirmeye yeter. Ama ne yazık ki çoğu zaman sessizlik hâkim. O sessizlikte ise insanların güveni biraz daha azalıyor.
Sosyal medyada çok sayıda vatandaş, “Bir talepte bulunuyoruz ama geri dönüş alamıyoruz” diyor. Kimi arıza bildiriyor ama kimse ilgilenmiyor. Bazı paylaşımlarda belediyenin kendi sosyal tesislerinde bile ilgisizlikten yakınılıyor.
Bu şehirde insanlar artık sadece “yapılsın” demiyor; “bizimle ilgilenilsin” diyor. Hizmetin özü, vatandaşın kendini değerli hissetmesidir. Belediyecilik sadece asfalt dökmek ya da kaldırım yenilemek değildir. Bir telefonun ucunda, bir e-postada, bir mesajda “Evet, ilgileniyoruz” diyebilmek de hizmettir.
Edirne’nin en güzel yanı, insana nefes aldıran sokakları, meydanları, parkları. Ama son dönemde bu alanlarda da şikâyetler artıyor. Özellikle başıboş köpeklerle ilgili endişeler sık sık dile getiriliyor. Vatandaş korkuyor, çocuklar okula giderken tedirgin oluyor. Elbette sokak hayvanları bizim canlarımız, ama çözüm de sadece “sahipsiz” bırakmak olmamalı.
Barınaklar, kısırlaştırma çalışmaları, beslenme noktaları… Her şey planlı, sistemli olmalı. Çünkü sokaklar bizim olduğu kadar onların da. Ama bu dengeyi sağlamak belediyenin görevi.
Edirne halkı eleştiriyor, evet ama o eleştiriler kötü niyetle değil. Her paylaşımda, her şikâyette bir ortak nokta var: “Biz daha iyi bir şehir istiyoruz.”
Vatandaş konuşuyor, anlatıyor, yazıyor… Peki, belediye dinliyor mu?
İşte asıl mesele burada.
Siyaset bir yana, hizmetin dili net: İnsanlar yaşadıkları şehre güven duymak istiyor. O güveni sağlayan şey ise “görülmek” ve “duyulmak”. Edirne Belediyesi bu seslere kulak verirse, eleştiriler birer fırsata dönüşür.
Edirne gibi köklü, güzel bir şehirde belediyeciliğin ölçüsü artık sadece yapılan projeler değil. Şehrin ışıkları yanıyor mu, çöp zamanında toplanıyor mu, musluktan su geliyor mu, vatandaş sorusuna yanıt bulabiliyor mu? İşte gerçek belediyecilik tam da burada başlıyor.