Saray kazısı sürüyor
Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi ve Edirne Sarayı Kazı Başkanı Doç. Dr. Mustafa Özer, 24 Haziranda yeniden başlayan Edirne Sarayı Kazısı'nda önemli mesafeler alındığını bildirdi.
Bahçeşehir Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi ve Edirne Sarayı Kazı Başkanı Doç. Dr. Mustafa Özer, 24 Haziranda yeniden başlayan Edirne Sarayı Kazısı’nda önemli mesafeler alındığını bildirdi.
Mustafa Özer, yaptığı açıklamada, Arkeolojik kazı, rölöve, halihazır çalışması, konservasyon- restorasyon ve belgelemenin yanı sıra koruma ağırlıklı yürüttükleri çalışmaların, saha ve kazı evi olmak üzere iki aşamada sürdürülmekte olduğunu söyledi.
Çalışmalara, bu yıl da Bahçeşehir, İstanbul, Hacettepe, Trakya, 18 Mart, Muğla, Selçuk, Pamukkale, Karabük üniversiteleri ile İngiltere’deki London College’dan arkeoloji, sanat tarihi, mimarlık, harita mühendisliği, restorasyon, koruma ve onarım gibi dallarında öğrenim gören öğrenciler ile uzman ve öğretim üyesinin katılımı ve Edirne’den temin edilen 30 işçi ile gerçekleştirilmekte olduğunu ifade eden Özer, Edirne Sarayı’ndan günümüze ulaşan yapılardan ve harap durumda olan Su Maksemi’nin arkeolojik kazısı ve rölöve çalışmalarının tamamlandığını ve kısa süre içerisinde restitüsyon ve restorasyon projelerinin hazırlatılmasının ardından konservasyon ağırlıklı restorasyonunun yapılması sağlanacağını belirtti.
Yine bu kazı sezonunda, ellerinde sağlam durumunu yansıtan fotoğraf ve çizimleri de bulunan ve Saltanat Kapısı olarak bilinen Bab-ı Hümayun ile bu kapının açıldığı Alay Meydanı’nın tespiti, ortaya çıkarılması ve ileriki zamanlarda yapılması planlanan restorasyonlar için altlık oluşturacak verileri elde etmeye dönük çalışmaların da gerçekleştirildiğini vurgulayan Özer, şunları kaydetti:
“Bilindiği gibi, Edirne Sarayı, Topkapı Sarayı ile hem plan- yerleşim düzeni ve hem de yapı türü bakımından büyük benzerlikler göstermektedir. Tıpkı Topkapı Sarayı’nda olduğu gibi, Edirne Sarayı da pek çok avlu-meydan ile bu meydanlara girişi sağlayan kapılara sahipti. Bunlardan en önemlilerinden olan ve Sultan’ın yanı sıra elçilerin ve diğer görevlilerin kullandığı Bâb-ı Hümayûn’dan, değişik kabul ve törenlerin yapıldığı (savaşa gidiş, bayram, cenaze, cuma, cülus törenleri ile sadaret alaylarının gerçekleştirildiği ve yabancı elçilerin kabul edildiği) ve birinci avlu olarak adlandırılan Alay Meydanı’na geçilmektedir. Edirne Sarayı Alay Meydanı’na girişi sağlayan Bâb-ı Hümayûn ile meydanın konumu, kapladığı saha, mimari karakteri gibi konuları tespite yönelik yürüttüğümüz çalışmalarda önemli mesafeler alınmıştır. Önümüzdeki yıllarda da devam ettireceğimiz bu çalışmalarla, Edirne Sarayı’nın en önemli kapılarından Bâb-ı Hümayûn ile bunun açıldığı Alay Meydanı’nın restorasyonlarının yapılmasını sağlayarak mevcut Babüssaade (Ak Ağalar Kapısı) ile olan bağlantısını kurmayı hedefliyoruz.
Önceki yıllarda başladığımız ve Hem Saray Mutfağı (Matbah-ı Amire) ve hem de Saray alt yapısı hakkında bizlere önemli veriler sunan arkeolojik kazı çalışmalarında, pek çok önemli mimari veri yanı sıra taşınabilir kültür varlığı ele geçirilmiştir. Yine bu çalışmalar kapsamında, tıpkı Topkapı Sarayı’nı kuşatan Sur-ı Sultani benzeri bir surun, Edirne Sarayı’nı çevrelediğini kanıtlayan mimari kalıntılara da ulaşılmıştır. Alay Meydanı ve Kum Meydanı çevresinde ve Tunca Nehri’ne paralel devam ettiği anlaşılan bu sur kalıntılarının mevcut arşiv belgelerinden hareketle, Edirne Sarayı’nın daha doğru ve sağlıklı algılanmasını sağlayacak şekilde, restorasyonlarının yapılması da hedeflerimiz arasındadır.
2013 yılı çalışmaları kapsamında, Kazı Evi’nde sürdürülen çalışmalar kapsamında; arkeolojik kazı sırasında ortaya çıkarılan taşınır kültür varlıkları (seramik, çini, lüle, gülle, sikke, mühür, kemik, cam, vb. objeler), ayrıntılı bir temizlik-tasnif- belgeleme- kayıt- değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. Bu yılki buluntular arasında; Osmanlı Mutfağı ile ilişkilendirebileceğimiz mutfak gereçleri ile yoğun bir lüle-pipo örnekleri dikkati çekmektedir. Buluntuların, 15. Yüzyılın ikinci yarısından 19. Yüzyılın sonlarına kadar olan döneme ait oldukları, yapılan incelemelerden anlaşılmıştır. Özellikle, Fatih Sultan Mehmed, Kanuni Sultan Süleyman ve IV. Mehmed dönemlerine ait çok yoğun buluntular ele geçirilmektedir. Bu buluntulardan hareketle bile, Edirne Sarayı’nın hem mimari ve hem de dekorasyon bakımlarından yüksek standartlar sunduğunu söyleyebiliriz.
Edirne Sarayı Kazısı’nda ele geçirilen buluntularda, yabancı kökenli objelere de rastlanmaktadır. Sikke, mühür, seramik, vb. yanı sıra parfüm, vb. gibi günlük bakım için ihtiyaç duyulan objeler de önemli bir grubu oluşturmaktadır. Bu durum, Edirne Sarayı’na yoğun yabancı elçi- misafir ziyareti ve dolayısıyla hediyelerin sunulduğunu göstermektedir. Bu buluntular aynı zamanda, yüksek standartlarda bir yaşamın sürdüğü Edirne Sarayı’nda yaşayan üst düzey insanların, günlük bakımlarına büyük önem verdiklerini de göstermektedir.”