'İcraatları konuşuluyor olması gerekir'

Eski Milletvekili Rasim Çakır, Başkan Sedefçi'nin sözlerine cevap verdi.

'İcraatları konuşuluyor olması gerekir'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Belediye Başkanının icraatları ile anılması gerektiğini belirten Çakır, " Edirne Belediye Başkanı Sayın Hamdi Sedefçinin geçtiğimiz günlerde yapmış olduğu basın açıklamasında ismim kullanılarak yapılan çarpıtılmış, maksatlı beyanlar sebebiyle Edine halkına duyduğum saygıdan dolayı muhatap alıp cevap verme ihtiyacı duydum. Aslında seçim sürecine girmiş bir Belediye Başkanın kamuoyunda yaptığı hizmetler ve icraatları ile konuşuluyor olması gerekir. Ama işin bu yönü zayıf olunca maalesef ona buna sataşıp kir atarak gündemde kalmaya çalışmak temel politika haline geliyor. Sayın Başkan işine baksa ya? Edirne'ye güzel güzel hizmetler yapsa, kendini de partisini de (eğer varsa) yüceltse. Onurlu bir Milletvekilliği döneminden sonra köşesine çekilmiş eski bir dostunun ismini karıştırarak hangi amaca ulaşmak ister? Demek ki Edirnelilere söyleyecek söz kalmamış. Yapılan icraat kalmamış. Heyecan bitmiş, vizyon bitmiş, tükenmişliğin verdiği hezeyanla ipe sapa gelmez yakışmayacak işlerle uğraşıyor. Gelelim meselenin gerçeğine; Evet Sayın Başkan ceza evine girdiğinde Genel Başkan Sayın Deniz Baykal'ın talimatı ile gelip Başkanın Partiden istifa ettiğine dair yazıyı ben aldım. Doğrudur Koskoca Cumhuriyet Halk Partisi Edirneliler'e duyduğu saygı gereği bir B planı da yapmalıydı. Başkan ceza evindeydi. Suçlu olup olmadığı netlik kazanmamıştı, ne zaman çıkacağı belli değildi. CHP'nin de Edirnelilere hizmet etme ve başarılı olma gibi bir mecburiyeti vardı. Dolayısıyla şartlar olumsuz gelişirse buna hazır olmalıydık. Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal'ın bilgisi çerçevesinde bazı çalışmalar yaptık. Bu durumu da Sayın Başkan ceza evinden çıktıktan sonra bizzat kendisine biz söyledik. Gizlemedik. O gün içinde hiçbir olumsuz tepki vermedi. Yanlış bunun neresinde? Şimdide daha sonra olanları söyleyelim. Başkan dışarıya çıktı; Emniyette ve ceza evinde olduğu olduğu süre içersinde her şekilde sonuna kadar Başkanın yanında oldum. Sayın Kılıçdaroğlu'nun beni özel olarak uyarmasına rağmen ben inatla arkadaşımı yarı yolda bırakmadım. Hatta o zamanın grup başkanvekili olan Sayın Kılıçdaroğlu'nu Edirne'ye getirdim. İkisinin resmini ayni afişe bastırarak billboardlara astırdım. Devletin değişik birimlerinden ve partinin üst kademelerinden sürekli uyarılmama rağmen ben Başkanın suç işlediğine inanmıyorum ve siyasi olarak zarar da görsem bir dostumu bir arkadaşımı satmam, yarı yolda cezaevinde sahipsiz bırakmam dedim. Çıktıktan sonra da Sayın Kemal Anadol ve Sayın Bülent Baratalı ile İçişleri Bakanına gidip (o günlerde Bakanın Plan Bütçe Komisyonunda yasası da vardı) derhal Başkanın görevine iade edilmesi gerektiğini talep ettik. Görevine iade edildiğine dair ilk telefonu açtığımda sanki dünyanın en mutlu insanı bendim ve kendimi büyük bir iş başarmış hissediyordum. Sonraki aşamada bütün olumsuzluklara rağmen Ankara'da tek başıma bütün Milletvekili gurubunu ve Partinin Önder Sav, Deniz Baykal dahil bütün üst yönetimini ikna etmek için olağanüstü bir gayret gösterdim. Hele son hafta Sayın Genel Başkanın ayak sürümesine karşı kavga edercesine direnerek nasıl sonuç aldığıma hala inanamıyorum.

Bu söylediklerimin yüzlerce şahidi var. Anlattıklarımın hepsinin doğruluğu üzerine her şeyim üzerine Yemin ederim. Karşılığında dostum dediğim insandan gördüğüm mükafaatın da bütün Edirne şahididir. Takdir Edirnelilerindir." Dedi.