'Basın Dayanışma Günü olarak algılanmalı'

Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı ve Trakya Gazeteciler Derneği Başkanı Lütfü Karakaş,''Basın Bayramı' yerine, 'Basın Dayanışma Günü' olarak algılanmalı' dedi.

'Basın Dayanışma Günü olarak algılanmalı'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı ve Trakya Gazeteciler Derneği Başkanı Lütfü Karakaş, 24 Temmuz'un basında sansürün kaldırılmasının 103. yıl dönümünü, son yıllarda hapisteki meslektaşlarımız nedeniyle 'Basın Bayramı' yerine, 'Basın Dayanışma Günü' olarak algılanması gerektiğini söyledi.

Türkiye'de son yıllarda, yazdıkları, yayınlamadıkları kitaplar nedeniyle bir çok gazetecinin cezaevinde olduğunu hatırlatan Karakaş, "103 yıl önce basında sansür kaldırıldı. Ancak son yıllarda iktidarı elinde bulunduranlar uyguladıkları ekonomik baskı, ekranlarda yada sütunlarında kendilerini eleştirenlere karşı takındığı acımasız yaklaşımlarını görüyoruz. Bir çok işverenin yaratılan korku nedeniyle iktidarı eleştiren yazar ve çalışanı ile yollarını ayırmaktadır. Yaratılan korku imparatorluğu nedeniyle 24 Temmuz Basın Bayramı olarak anılmamaktadır. Bu nedenle 24 Temmuz tarihini bayram yerine dayanışma günü olarak görüyoruz."dedi.

Basın özgürlüğün kriterleri hükümetin hedefleri arasında yer alan Avrupa Birliği standartlarında ve çağdaş anlamda oluşturulmadığı sürece 24 Temmuz'un 'Basın Dayanışma Günü' olarak algılanmaya devam edeceğini kaydeden TGF Genel Başkan Yardımcısı Lütfü Karakaş, "Halkımızın haber alma özgürlüğü ve gazetecilerin çalışma şartları söz konusu kriterlere ulaşıncaya kadar mücadelemize devam edecek."dedi.

Taleplerinin kuralsız, sınırsız ve sorumsuz bir özgürlük anlayışı olmadığına dikkat çeken TGF Genel Başkan Yardımcısı Lütfü Karakaş, "Demokrasinin sağlıklı temeller üzerinde yükselmesinde, basın özgürlüğünün korunması ve geliştirilmesinin vazgeçilmez bir önemi vardır. Basının özgür olmadığı bir ülkede, demokrasi ve insan haklarından söz edilemez. Gazeteciler kamuoyunu bilgilendirme ve bilinçlendirme amacıyla üstlendiği görevini yerine getirirken sorumluluk bilinciyle hareket etmesi zorunludur. Basını, çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyen kimi çevreler her dönemde olacaktır. İnanıyorum ki, meslek ilkelerini ve etiğini her şeyin üzerinde tutan, demokrasiye inanan gazeteciler bu mesleğin onurunu korumaya devam edecektir'' dedi.

AGD YÖNETİM KURULU BAŞKANI AYAN: -''24 TEMMUZ BAYRAM OLMAKTAN ÇIKTI''

Güneydoğu Avrupa Gazeteciler Derneği (AGD) Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Ayan, 24 Temmuz'ların bayram olmaktan çıktığını öne sürdü.

Ayan, 24 Temmuz Basın Bayramı nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada, dünyanın en zor ve en sorumlu mesleklerinden biri olarak gösterilen gazeteciliğin Türkiye'de daha da zor meslek haline geldiğini belirtti.

Türk basınından sansürün II. Meşrutiyet'in İlanı ve Kanun-i Esasi'nin (Anayasa) yürürlüğe girmesiyle 24 Temmuz 1908 tarihinde kaldırıldığını hatırlatan Ayan, şunları kaydetti: ''Sansürün 103 yıl sonra hala tartışılması üzüntü verici. Gelinen noktada bugün yayın organları gibi ifade özgürlüğünü kullanmasının önüne getirilen engeller nedeniyle çalışan gazeteciler açısından da durum farklı değildir. 24 Temmuz bayram olmaktan çıktı, Çünkü, çok sayıda gazetecinin yargılanmasının, basın mensuplarının pek çok hak ve sendikal örgütlenmelerinin yok edilmesinin 24 Temmuz kutlamalarının önünü kesmektedir. 24 Temmuz'u bayram olarak kutlayabilmek için yeni 24 Temmuz'lara ihtiyaç bulunmaktadır.''

EGD BAŞKANI SARILARLI: - "BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ GEREKMEKTEDİR''

Edirne Gazeteciler Derneği (EGD) Başkanı Derya Sarılarlı, ''Demokratik sistemin sağlam temellere sahip olması için basın özgürlüğünün korunması ve geliştirilmesi gerekmektedir'' görüşünü bildirdi.

Sarılarlı, Basında Sansürün Kaldırılışının 103. yıl dönümü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, günümüzde çağdaş toplumların vazgeçilmezi olan demokrasinin en önemli unsurlarından birisinin basın ve ifade özgürlüğü olduğunu belirterek, şunları kaydetti: ''Demokrasinin sağlıklı çalışabilmesi için basının hür olması, önüne konulan engellerin kaldırılması gerekmektedir. Günümüzde bazı kanunlarla gazeteciler ifade özgürlüğünü yeterince kullanamamakla birlikte, çok sayıda adli takiple de karşı karşıya olmaktadır. Bunların aşılması için son yıllarda yapılan çalışma ve girişimleri takdir ediyor ve destekliyoruz. Ancak daha yapacak çok şeyin olduğunu da biliyoruz.

Sistemin işleyişi için gazete, gazeteci kavramlarının daha kapsamlı ele alınıp, yayımcılık konusunda bazı düzenlemelerin gerilmesi de mesleğimizin saygınlığı ve kalitesini artıracaktır.''

Edirne'de son yıllarda çok sayıda gazeteci hakkında çeşitli nedenlerden dolayı davalar bulunduğunu, bunun kendilerini üzdüğünü ifade eden Sarılarlı, ''Bizler toplumu en doğru şekilde bilgilendirme görevini üstlenmiş, kamu görevi yapan kişileriz. Birbirinin açığını arayan, birbirlerine sahip çıkmayan bir meslek grubunda olduğumuza inanmıyorum. Böyle kişiler varsa bunlar aramızdan ayıklanacaktır'' ifadelerini kullandı.

-BASIN BAYRAMI-

Basın Bayramı ile ilgili en güzel tanımlama şöyle yapılmış: ''1908'in yaz ayları 2. Abdülhamit için zor geçiyordu. Selanik'ten yayılan İttihatçı isyanını ne Şemsi Paşa bastırabilmişti ne Müşir Osman Paşa. Binbaşı Enver Bey ve adamları dağlardaydı. Ayaklanmanın 40. gününde Abdülhamit geri adım attı. Bir başka açıdan da ileriye doğru atılmış bir adımdı bu... 24 Temmuz 1908?de 2. Meşrutiyet ilan edildi.

Osmanlı Matbuat Cemiyeti adıyla örgütlenmiş gazetecilerin büyük bölümü meşrutiyeti sevinçle karşıladılar. Sansürün karşısına dikilebileceklerdi artık. 1876'dan kalma sansür kararnamesini uygulatmayacaklardı. Yani sansür memurları yayından önce gazeteleri kontrol edemeyecekti.

Meşrutiyetin ilan edildiği günün gecesinde İkdam Gazetesi'nin sahibi Ahmet Cevdet ile Sabah Gazetesi sahibi Mihran Efendiler, gazete provalarını görmek için gelen sansür memurlarını aynı sözlerle geri çevirdiler; gazeteler hürdür, sansür yasaktır.

25 Temmuz 1908 sabahı dağıtılan gazeteler farklıydı artık. Uzun yılların ardından ilk kez sansür memurlarının değil gazetecilerin tercihlerine göre basılmışlardı. Özgürce yayımlanan gazetelere halkın ilgisi de büyük oldu. Bazı gazeteler satışlarını 2 binlerden 5 binler düzeyine çıkardı. Fiyatı 10 kuruş olan İkdam karaborsada yarım liraya kadar alıcı bulabildi. Bir ay içinde 200 yeni gazete için yayın hakkı alındı.

24 Temmuz bir anlamda gerçek gazeteciliğin patlama yaptığı gündü. Bu nedenle 24 Temmuz Cumhuriyet Dönemi'nde Türk Basınından Sansürün Kaldırılması ve Basın Bayramı olarak ilan edildi. Daha sonra kutlamalar ''Geleneksel Gazeteciler Günü'' adı altında yapılmaya başlandı.

Türkiye'deki basın kuruluşları zaman zaman 24 Temmuz 1908 öncesini hatırlatan dönemlerden geçtiler, ama 24 Temmuz simge olarak önemini hiç kaybetmedi.''