Başarı hikayesini anlattı
300 metrekare olan imalathanesini 1200 metrekareye çıkartan Arif Meriç, 'Sabahleyin işe, çalışanlarımız saat 08:00'de ben ise 07:30'da geliyorum, onları müzik eşliğinde çaylı simitli kahvaltıyla karşılıyorum. Bu durum evle ilgili konuları unutup kendimizi tamamen işe vermeyi sağlıyor. Sonra da bereket duası ile hep birlikte çalışmaya başlıyoruz' dedi.
İmalathanede patron-işçi ayrımı olmadığını söyleyen Arslanzade firmasının sahibi Arif Meriç, başarılı olmanın püf noktalarını da verdiği anlatımında, çalışanların ihtiyaçlarını karşılaması ve rahatının kendileri için çok önemli olduğunu ve yemekhaneleri, kadın-erkek tuvaletleri, soyunma oda ve özel dolaplarıyla Mescit de olduğunu söyledi. Çalışanlarına tek bir konuda manevi baskı yaptıklarını belirten Meriç, bunun ürün paketlerinin gramajı için olduğunu ifade etti. Meriç, çalışanlarına her gün en az birkaç defa ‘paketler asla eksik olmasın, fazla olsun. Fazla koyarsanız benden yana helali hoş olsun. Ama bir gram bile eksik koyarsanız ahrette bile iki elim yakanızda olacak’ dediğini belirtti. Ticaret hayatına Bedesten Çarşısı’nda Yahudilerin yanında başladığını ve onların yanında yetiştiğini söyleyen Arif Meriç, ilk iş yerinin adını ’40 Ambar Bakkaliyesi’ olduğunu ekmekten süpürge tohumuna kadar her şeyin satıldığını ancak marketlerin açılmasıyla bittiklerini belirtti.
PEYNİRCİ ARİF MERİÇ
Herkesin ‘ünlü şekerlemeci’ olarak tanıdığı Arif Meriç, peynircilikte de iddialı olduğunu anlatırken, Ezine peynirinin, Edirne peynirini geçtiği için içinin yandığını söyleyen Meriç, sözlerine şöyle devam etti; “Aslında Edirne’nin en ünlü, en önemli ve en eski tadı peynirdir. Şekerlemeler, ciğer falan sonradan çıktı. Zamanında peynircileri tek tek gezdim, ‘Gelin hep beraber büyük bir yer kuralım, tanıtımını yapalım, kaliteli peynir üretelim ve tüm Türkiye’ye satalım’ dedim. Maalesef hepsi de ‘bu kadarı bize yetiyor be aga’ dediler. Bir keresinde ‘Çocuklar Duymasın’ adlı dizide ‘Emre’ (Havuç) karakterini canlandıran Furkan Kızılay, televizyonda büyük ilgi gören programında Edirne’nin tatlarını, yani şekerleme, tava ciğeri ve peyniri tanıtmak için bin 500 lira istedi. Beş yüzünü ben karşıladım, beş yüzünü Tarihi Ciğerci Bahri Bey karşıladı. Kalan beş yüz lira için tanınmış peynircilerin hepsini gezdim ve durumu anlattım. Kimisi ‘reklama ihtiyacım yok’ dedi. Kimisi ‘şu an uygun değiliz’ dedi. Yani hiç birisi beş yüz liraya kıyamadı. Biz de Havuç’u Kırklareli’ndeki peynircilere götürdük. Edirne Peyniri’nin eski günlerine dönmesi için, peynircilerin, idarecilerin, herkesin elini taşın altına sokması gerekiyor.”
Haber Merkezi