'Baro Başkanı saçmalıyor!'

‘Ortaçağın Aydınlık Sesi, Edirneli bir bilge, Bedrettin ve soylu yaşam Öyküsü Edirneli Bedreddin'  kitabının yazarı Ayhan Tunca 'Bedrettin şeyhliği asla kabul etmemişti!' dedi.

'Baro Başkanı saçmalıyor!'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Edirne’de“Şeyh Bedreddin”i ilk kez bir kitap çalışmasıyla ele alarak, Bedreddin’in bir Edirneli olduğunu öne çıkarmakla da bilinen yazarımız Ayhan Tunca, Edirne Baro Başkanı’nın, Bedreddin’e dönük saldırılarını sürdürmesi karşısında, sessizliğini bozdu!

Edirneli Bedreddin’i, Baro Başkanı’nın yaptığı açıklamalar vesilesiyle, uzun bir yazı dizisi olarak ayrıca önümüzdeki hafta ele alacağını da belirten Tunca,  Edirne Belediye Başkanı’nın girişimiyle güncelleşen Bedreddin heykeli niyetine ilişkin olarak, Baro Başkanı’nda dile gelen tepkilere karşı yaptığı bir yazılı ön değerlendirmeyle şunları söyledi:

“Ortaçağ’ın Aydınlık Sesi, Edirneli Bir Bilge Bedreddin ve Soylu Yaşam Öyküsü” adlı kitap çalışmamız sürecinde, yaklaşık yüz yazı ve kitaptan yararlandım.

Adı geçen kitabımın ilk sayfasındaki yazı başlığı şöyledir:

YANITI NETLEŞMEMİŞ BİR SORU:BEDREDDİN GERÇEK BİR ŞEYH MİDİR?

Evet! İlk başlık aynen böyledir ve bu başlık altında,

Bedreddin’e şeyh demenin Cumhuriyet Türkiye’sinde de anımsattığı olumsuz örneklerden söz edilmiş… Bu isimlendirmenin gerçekçi olmadığı ve kullanılmaması gereği vurgulanmıştır! Aksi halde ve bu günkü durumuyla kimleri mi çağrıştırmaktadır şeyh sözcüğü? Örneğin Şeyh Sait’i!

Peki, adı geçen kitabımızın ikinci başlığı nedir? Şöyledir o başlık:

İTİRAZ VAR!

Bu başlığın altındaki yazıda ise, Bedreddin’e “şeyh” denilmiş olmasına kimlerin itiraz ettiği belirtilmektedir! Kim midir bu itirazı yapanlardan biri? O… Edirnelidir! Ünlü ve talihsiz avukat olarak ta geçmiştir yerel  tarihimize! Nasıl mı? Talat Paşa’yı savunarak ve onun hapisten çıkarılmasını sağlarken… Kabasakal Mahkemesi tarafından kendisinin hapsedilmesiyle garip bir hukuk olayı yaşayarak… Biz… Son Osmanlı Meclisi Mebusanı ve Cumhuriyet dönemi Edirne Milletvekilinden söz ediyoruz… O… Edirne yıllarında, bir Edirne gazetesi de çıkarmıştır… Bu çalışmaları sırasında; Edirne-Karaağaç’tan ilk kez ve adını koyduğu Hareket Ordusu’yla 1909’da geçmekte olan Mustafa Kemal ile söyleşi yapmıştır…

Ayrıca o… Son Osmanlı Meclisi’nde Misak-Milli’yi kürsüden okuyan, Malta sürgünü bir Edirnelidir…  Mehmet Şeref Aykut’tan söz ediyoruz! Ne mi demiştir Bedreddin için?

“Bazı mutasavvıflar onu doğru yoldan sapmış bir şeyh olarak niteler… Fıkıhçılar ise azgın bir mutasavvıf! İki taraf ta aldanmıştır… Çünkü hiçbirisi Bedreddin’i tetkik etmeyip,onun fikir ve felsefesine nüfuz etmemiştir… Bu büyük Osmanlı Türk’ünün,ulvi ve pek insani  olan felsefesini tahlil etmek ödevini bu güne kadar hiç kimse deruhte etmemiştir!”

Mehmet Şeref Aykut, bu değerlendirmesiyle, adeta meslektaşı bir avukattan, günümüzün Edirne Baro Başkanı’ndan söz etmiştir!”

NEDEN ŞEYH DEMİŞLERDİR?

Peki, neden şeyh demişlerdir Bedreddin’e? Ona şeyh diyenler bunu, o yılların çok önemli bir bilgini de sayılan Ahlati’nin,Mısır’da, bir süre “postuna” oturduğu için söylerler…

Oysa o, bu görevi çok kısa bir süre için,zorunlu koşullar nedeniyle kabul etmiş,daha sonraları… Kendisine yapılan“şeyhlik” tekliflerini geri çevirerek, oralardan ayrılmıştır!

Başka neden, şeyh denilmiş olabilir ona? Çünkü… Onu ilk kez kaleme alarak yazan kişi ŞerefeddinYaltkaya’dır  ki; o… Söz konusu kitabında Şeyh sözcüğünü kullanır!

Fakat daha da önemlisi Türk kamuoyu (bendeniz de dahil) Bedreddin adını ilk kez…

Büyük şair Nazım Hikmet’in “Simavne  Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı”ndan duymuştur ki… Nazım… Bu eserini ŞerefeddinYaltkaya’dan esinlenerek yazmıştır…

Ve… Şeyh sözcüğünü ondan almıştır! Başkaca ne yapabilirdi Nazım,bu adı kullanmanın dışında? Onu inceleyenlerden Necdet Kurdakul şöyle der:

“Bedreddin,şeyhlik unvanını hiçbir yerde hiçbir zaman kullanmamıştır!”

Onun asıl adı zaten Mahmut idi… Tam olarak söylemek gerekirse adı “Mahmut b.İsrailb.Abdü’l Aziz” olup, hep bu adı kullanmıştır!

Ve… Bedreddin adını alması başka bir öyküdür…

OSMANLI’YA KARŞI OLMAK MI?

Edirne Baro Başkanı, Bedreddin’in Edirne’de bir heykelinin dikilmesine karşı çıkarken…

Başka bir gerekçesini“Bedreddin’in Osmanlı’ya karşı ayaklanma yapmış olmasıyla da” açıklar!

Ayol!  Osmanlı 1402’de; zaten Timur karşısında, aldığı yenilgi ile dağılmış toz olmuştur!

Bırakınız Bedreddin’in Osmanlı’ya karşı çıkmasını… Dönem “fetret” adıyla anılan; kardeşin kardeşi öldürdüğü dönemdir ki! Üç kardeşten ilki Süleyman… Kardeşi Musa tarafından öldürülmüştür! Musa mı? O, Bedreddin’e Kazasker-Baş’kadı olması teklifini götürendir ve ağabeyi Süleyman… Edirne’de bir hamam sefasındayken basar ve onu son anda, kaçtığı hamamın dışında,civarda öldürür… Bitmedi! Musa da, diğer kardeş Mehmet tarafından öldürülecektir! Ve… 1402 ile adeta yok olan Osmanlı… Edirne merkezli olacak şekilde bunları yaşarken… Diğer yandan, Rumeli’de, yeniden toparlanma derdindedir!

Bu arada Musa… Merkezi bir devlet çerçevesinde toparlanmanın karşısındadır ve…

Dönemin koşulları içinde, yeni arayışlar peşindedir… Bu arada halk perişandır ve Bedreddin yaşanmakta olan haksızlıklara dönemin Kadılarkadısı olarak ta başkaldırır! Musa, farklı sınıfları arkasına takmıştır ve dönemin uç beylerinde dile gelen… Farklı çıkarları önüne katarak merkezileşmenin aleyhinde durmuştur! Ayni Kadı Bedreddin,tam 600 yıl sonra günümüzde de bol bol sömürülerek kullanılan dinimizin “dinbazları” o yıllarda görmüş ve onlara karşı büyük bir kavga vermiştir! Fakat şu işe bakın ki,o…

Serez’de… İpe giderken de bir Sünni olarak yürümüştür!

Nazım’ın söyleyişiyle o demiştir ki:

Madem ki bu kere mağlubuz

Netsek,neylesekzaid.

Gayrı uzatman sözü

Madem ki fetva bize aid

Verin ki basak mührümüzü!

O… Tam altı yüz yıl önce yakalamıştı dinbazları,sahte dindarları!  Dur hele! Fatih’te bir Edirnelidir, Bedreddin de! Farklı şeyler anlatırlar ve farklıdırlar elbette ama onlar bizi anlatır!

İkisini de çok sever, Osmanlı’nın Aydınlanmacıları sayarız… Biliriz ki;Fatih bir laiktir!

Bedreddin ise,din toplumları dönemi sayılan Ortaçağ’da; bir Aydınlanmacı! Keşke…

Daha da büyük etkiler bırakabilseydi ve keşke… Ondan alınan feyz ile gerici,şeriatçı,hilafetçi söylemlergünümüze kadar gelmeseydi!

ONUN İÇİN SÖYLENMEDİK BİR ŞEY KALMIŞTI: “FETÖCÜ OLDUĞU…” BARO BAŞKANI  BUNU DA SÖYLEMİŞ OLDU!

Her neyse! Bunlara yeniden döneceğiz ama… Bizim adı geçen kitabımızın arka kapağında…

Bedreddin için,saptadıklarımız arasında ne tür sıfatların verildiği de…

 Bir sıralamayla ve şu şekilde belirtilmiştir:

“Onu… Coşkun bir mutasavvıf olarak görenler yanında,bir veli olarak kabul edenler de vardı! Ona Sufi dediler! Savaşçı bir derviş… Abdal aktivitizmin en önemli lideri… İlk Türk materyalisti… Bir fikir inkılapçısı! Destan! Kadıların kadısı kadıasker… Hurifi… Sosyalizmin öncüsü… Modern çağın ilk önemli müjdecisi! En sorunlu en büyük devrimci! Gerici… 600 yıl öncesinin bir halk önderi… Bir materyalist… Komünist! Deli! Laik… Mehdi… Büyük İslam âlimi… En büyük düşünür,bir devrimci… Büyücü… Mecelle’den çok önce ilk kanun yazan kişi… Akşemsettin’in öğretmeni… Sokrat kadar önemli ve değerli! Kendi döneminin Campenellası,hatta Sokrat’ı… Bir bilge…”

Evet!Dünyada asla bir eşi yoktur ki,bir insan bu denli çok sıfatla anılmış olsun… Fakat!

Edirne’nin Baro Başkanı, bunca sıfata bir yenisini daha kattı: Fetöcü!

Yazıklar olsun!

HAYDİ, BELEDİYE BAŞKANI!

Torunu Halil Bedreddin’in 48 kitabı olduğunu söyler… Ama bir eseri vardır ki,özellikle günümüzün yargı elemanlarına da ışık tutar: Camü’ulFusuleyn! Bu kitapta öne çıkanve hukuktaki olmazsa olmazlardan biri “bağımsızlık ve özgürlüktür…” O bu sloganın da yaşama geçirilmesi mücadelesini tam 600 yıl önce vermiştir! Dedik ya! Bedreddin,15.yüzyılın yüz akı bir aydınlanmacısıdır! Aydınlanma mı dediniz? Canım aydınlanma,tek sözcükle “sorgulamayı bilme,neden,niçindeyebilmedir!” Atatürk’ün bu ülke insanlarına bıraktığı en müthiş zenginliktir ayrıca! Ve… Edirnelidir! Kadılar kadısıdır! Bu üç özelliği bile heykelinin,hem de Edirne’de alkışlanarak dikilmesi için yeterli nedenlerdir!

Haydi Belediye Başkanı! Sadece Edirne’nin değil bu ülkenin ve dünyanın aydınlanmadan yana tüm insanları yanındadır! Verdiğin heykel kararı için, şimdiden alkışlıyoruz seni!

Ama yetmez! Çemberlitaş’ta adeta bir kenara atılmış olan mezarını da getirmeliyiz Edirne’ye… Yetmez! Onu her yıl, Bedreddin Günleri adıyla anmalı, konuşmalı,bilinmeyenlerini de öğreneceğimiz bir süreç başlatmalıyız! Doğum yeri olan ve artık Yunan’da kalan Simavna, Yunanla aramızda bir Bedreddin kültür köprüsü olmalı!

Ayrıca… Bulgaristan’da yapılan Bedreddin etkinlikleriyle buluşarak bir kültür köprüsünü de oraya atmalıyız! Evet! GelenekselSünni mezhep söyleminin tavan yaptığı… Şeriat ve hilafet isteriz çağrılarının ayyuka çıktığı şu günlerde… Memleketi Edirne’de, bir Bedreddin heykeli; başlı başına tarih yazan bir yaklaşım ve çaba olacaktır!

AVUKAT OLARAK GÖRÜŞ BEYAN ETSE TAMAM AMA…                                                                                            

Baro Başkanı mı? Eğer, sadece bir avukat olarak konuya ilişkin görüş beyan etmiş olsaydı,amenna! Ama… Kurumsal bir temsil adına bunu yapar ve “ısrarla yapar durursa” kendisine söylenecek iki şey vardır: İlki, Uğur Mumcu’yu anarak söylenmeli ve denilmelidir ki “fikir sahibi olmak ve bunu beyan etmek için bilgi sahibi olunmalıdır” ve bunun için okumak gerek! Veya… “Saçmalama Sayın Başkan!”

Ve fakat… Edirne Barosu’nun kurucusu Milli Belli’nin babası Hayrettin Bey çıkmış olsa mezarından maazallah… Bu başkanı öyle bir kovalardı ki!

Yapma Başkan!

Haber Merkezi