Yerel basının dağlar gibi derdi varmış..
Edirne Kent Konseyi Tarafından düzenlenen toplantıda basının sorunları ele alındı. Trenin üzerlerine geldiğini ve kendilerini nasıl kurtaracaklarını bilmediklerini belirten Hudut Gazetesi sahibi Gönül Uyanıktır, geçmişte 16 çalışanı olduğu halde rahat olduklarını, bugün ise 7 çalışana yeterli ücret veremediğini belirtti.
Edirne Kent Konseyi tarafından Belediye Meclis salonunda düzenlenen toplantıya yerel ve ulusal basın çalışanları katıldı. Toplantıda özellikle Yerel Basının sorunlarının dağ gibi olduğu görüldü. Toplantıya Gazete sahibi olarak Gönül Uyanıktır ile birlikte yerel ve ulusal basın çalışanları katıldı. Toplantıda konuşan Hudut Gazetesi sahibi Gönül Uyanıktır, “ muhabirlikten geliyorum ve kendimi gazete sahibi olarak görmüyorum. Geçmişte 16 çalışanım olduğu halde rahattık ama bugün ise 7 çalışana yeterli ücret veremiyorum Nezih Demirkent'in “Türkiye'de demokrasinin güçlenmesini isteyenler yerel gazetelere destek vermelidir” sözünü unutmuyorum ve bunun mücadelesini veriyorum. Bu zorluklara ve baskılara rağmen gazeteciliğe devam etmem gazetecilik sevdamdır. Tren üzerimize geliyor ve kendimizi nasıl kurtaracağımızı bilmiyoruz. Her şeyin fiyatı arttı, teknoloji sürekli gelişti ama resmi ilan tarifelerinin iki yıldır değişme. Sosyal medya nedeniyle basının değerinin düştüğü sanılsa da anlık olan sanal medya karşısında kalıcı olan basının etkisi sanıldığından fazladır. Basının sorunlarının çözümünde devlet, yerel basını koruyucu, kollayıcı politikalar üretmeli ve halkın gazete satın alması gerekmektedir” dedi.
“KAPILAR YÜZÜME KAPANDI”
Muhabirleri temsilen konuşma yapan Gökhan Tuzladan, gazeteciliğin zaman mefhumu olmadığını, cebinde telsiz elinde kamera ve sırtında bilgisayar ile yedi gün yirmi dört saat çalıştıklarını belirtti. “Cebimizdeki sarı basın kartının geçmişte bir ayrıcalığı vardı ancak bugün bu kalmamıştır” diyen Tuzladan kendisinin ulusal bir televizyon temsilcisi olduğu halde birçok kapının yüzüne kapandığını ve bilgi almada engellerle karşılaştığını belirtti. “Hepimizin eksik yanları var” diyen Tuzladan; gelen bir telefon ile cümlelerimizi değiştirmememiz gerektiğini, daha sık bir araya gelerek anlamlı buluşmalar yapılmasının gazetecileri güçlendireceğini sözlerine ekledi. Tuzladan konuşmasının sonunda; “Bizler başkalarının hak, hukuk ve özgürlüğünü savunurken kendi hak, hukuk ve özgürlüğümüzü savunamaz durumdayız. Yerel basın olarak daha örgütlü olmalıyız” dedi.
Kadın gazeteci olarak konuşan Jale Avyüzen internet nedeniyle gazete okuma sayısının azaldığını, okunan gazetelerin ise popüler konuları sayfalarına taşıyanlar olduğunu söyledi. Sahada kadın gazetecilerin azaldığını ve çalışanların da masa başı görevlere yönlendirildiğini belirten Avyüzen muhabirliğin kadın olarak zor olduğunu ve evlenince aile veya eş baskısı ile sona erdiğini sözlerine ekledi.
Basın Hukuku konusunda bilgiler veren Avukat Can Çavuş, basın emekçilerinin iş kanununa dâhil olmadığını söyledi. Muhabirlerin özgür haber yapma hakkı olsa da bunun üst kademelerde kısıtlanabildiğini belirten Çavuş, demokrasinin dört ayağından biri olan basının diğer ayakları yani Yasama, Yürütme ve Yargı'yı basının denetleme zorunluluğu olduğunu söyledi. Basın işkolunun bedenen ağır işi yaptıklarının yanında en küçük hatadan bile büyük bedeller ödeyebildiğini belirten Çavuş; “basın çalışanlarının haklarını kendileri ve bizler halk olarak yönetenlerden talep etmeliyiz, çünkü onlar bizim sesimiz ve kulağımızdır” dedi.
“NAYLON KADROLARLA BU İŞ OLMAZ”
Gazeteci Ergin Yıldız ise, yasal mevzuat gereği oluşan naylon kadrolardan bahsettiği konuşmasında Basın İlan Kurumu'nun sahada çalışanlara değil sarı basın kartını kıstas almasının yanlış olduğunu belirtti. Naylon kadroların mesleği sıradanlaştırdığını söyleyen Yıldız, denetlemelerin sıradan değil kadroların muhasebesi, haberleri üzerinden yapılmasının yararlı olacağını söyledi.
Hudut Gazetesi muhabiri Olgay Güler, sansür konusundaki düşüncelerini anlattığı konuşmasında bazen haber yapamama durumuna geldiklerini söyledi. Bir kurum hakkında olumsuz haber yapıldığında kurumun etik olmasa da ilanlarını kestiğini, bunun da zaten az satan gazeteye zarar verdiğini söyleyen Güler, bir gazeteci olarak bunu kabul edemediklerini belirtti. Kurumların, grupların veya güç odaklarının gazetecilerle bu tür ilişkiler kurabildiklerini belirten Güler halkın gazete alarak sahip çıkmasının bağımsız gazeteciliği koruyacağını söyledi.
Eleştiren ve eleştirilen bir meslekte görev yaptıklarını söyleyen Bekir Tüccar; bilgileri alıp halka aktaran olan kişiler olarak bilgi edinememe sorunları olduğunu belirtti. Bir haber peşinde ilgililere bilgi almaya gittiklerinde ilgilinin bilgisinin olmadığını gördüklerini söyleyerek bazen de birilerine zarar olmasın diye bildiklerini bile yazamaz konuma düşürüldüklerini dile getirdi. Kurumların ilk bilgileri kendilerine ulaştıracak basın yetkililerinin genelde yok olduğunu veya olanların da birçok konuda yetkisiz olduğunu belirten Tüccar kopyala-yapıştır haberciliğini ise okuyucuda ilgi uyandırmadığını ve gazetelerin değerini düşürdüğünü söyledi.
Gazetecilikte en zor konunun ekonomi olduğunu belirterek başlayan Tamer Yavuz, altı ay önce tazminatı ile işten çıkarıldığını ve yeni iş bulana kadar hiçbir kurumun kendisine yardımcı olmadığı gibi arayıp sormadığını söyledi. Basın ile ilgili kurumların kendilerine yardımcı olmadığını söyleyen Yavuz, çalışanların doğru habercilik yapmaya çalıştıklarını ve haklarının da korunması gerektiğini belirtti. Okullarda haber nasıl pazarlanır konulu dersler olmasını öneren Yavuz örgütlenme sağlayıp ekonomimizi ve geleceğimizi güvence altına alacak çalışmalar yapmalıyız diyen Yavuz; yerel basının ulusal ve evrensel anlamda önemli olduğunu söyledi.
Orkun Akman ise , gazeteciliğin imaj sorunu olduğunu ve bunun da itibarımızı yitirmemek ile düzeleceğini söyledi. Basının dördüncü güç olarak gösterilmesi yanında bu gücün sahici olması için itibarlı olunması gerektiğini belirten Akman, ulusal basının yerlerde süründüğünü ve yerel basının da benzeri duruma sürüklenmeye başladığını söyledi. “Bir yemek alırız, haberi yaptırırız” diyenlere hepimiz karşı olmalıyız diyen Akman, haberlerimizin de bir devamlılığı olmasını, takip edilmesini önerdi. Akman; kendisinin ‘yapılan yol mu yapılmayan yol mu haber olmalıdır' şeklindeki seçenekte yapılmayan yolun haber yapılarak kamuya yararlı olunacağını Hudut Gazetesinde öğrendiğini belirtti. Akman, mesleklerin itibar sıralamasında yıllar önce ilk beşte olan gazeteciliğin önceki yıl kırkbeşinci sırada olduğunu ve bunu üst seviyelere yükseltmenin de kendilerinin görevi olduğunu söyledi.
Meslekleri dışında bir yaşamları olduğunu belirterek kendilerinin gazeteci Uğur değil arkadaş Uğur kişiliği ile de anılmak istediğini belirten Uğur Akagündüz, tatil yapmak değil tatil hayali bile yapamadıklarını söyledi. Mesleğe âşık olmanın da bu hayalleri engellediğini belirten Akagündüz gazetelerimizle gurur duymanın bile tatil veya özel yaşam alanlarımıza müdahale etmesine olanak yarattıklarını belirtti. İyi gazeteci olmanın iyi insan olmaktan ve mesleği sevmekten geçtiğini belirten Akagündüz, az oldukları için haber peşinde koşmak, haberi yazmak, fotoğraflamak gibi yoğun çalışma ortamından dolayı araştırma haberleri, dosya haberleri yapamadıklarını sözlerine ekledi.
Gazeteciliğin bilgi paylaşımı, bilginin yayılması olduğunu söyleyerek geçmişte gazetelerin değişik dosyalarla okurunu çoğaltma peşinde iken günümüzde okuyan değil izleyen okuyucu nedeniyle sosyal medya baskısına maruz kaldığını belirten Musa Çelik; Edirne'ye İlk geldiğinde 150 bin kişilik Edirne'de on gazetenin fazla olduğunu ve yaşamaları için farklı okur kitlesi yarattıklarını sandığını belirten Çelik, böyle olmadığını görünce şaşırdığını söyledi. Gazetelerin patronlar elinde olduğu sürece değersizleşebildiğini belirten Çelik, okuyucunun aptal olmadığını ve her yerde gördüğü haberi okumak için gazete almayacağını sözlerine ekledi.
Özlem Ceylan